ERGENEKON GERÇEK TÜRK'ÜN YARADILIŞ FELSEFESİDİR!

 

Türkler başlangıçtan beri tek bir Tanrının var olduğunu çok iyi bilmekteydiler. Ayrıca Tanrıdan direk buyruk almış tek ulus olduklarının bilinciyle tüm din ve inanışlara hoşgörü ile bakmışlardır. Dünyadaki inanışların aslında şu veya bu şekilde kendilerini, kendi bildiklerinin ve kendi inanışlarını görmüşlerdir. Şair Mehmet Emin, Kafkasya da ki  Türk kavimleri arasında binlerce yıldır söylenen bir deyim olan ve Türk ulusunun dünyanın en eski ulusu olduğu ve bu ulusun devlere, aslanlara ve fillere diz çöktürdüğünü, yani gücünü kabul ettirdiğini şu mısralarla anlatmaktadır.

 

Biz devlerin, fillerin, şirlerin diz çöktüğü kuvvetiz.

Eski ve yeni dinlerin anlattığı milletiz...

                                      Mehmet EMİN

 

Türk kadim inanışına göre Türk-Sir Budun yani Altın Soylu Türk Soyu, Yaradan Tanrı nın dünyayı ve tüm evreni yaratma sebebidir. Evrenin Yeryüzündeki en eski toplumu olan  etnik KÖKTÜRKLER kendi Asana inançlı betimlenmeleri ile  TURKUAS lardır.İnanç bazında  ***AS***lar  kendilerini ***Tanrının onlara Oghuz yani Yüce Bilinci öğretmesi için önder Ana olarak yeryüzüne gönderdiği ASANA/ASENA/AŞİNA nın soyu ***olarak betimlemişlerdir.As,Asena,Asana ve Aşina isimleri çeşitli Köktürk boylarının inanç destanlarında aynı içerik ve aynı anlamda çeşitli isimlerle ortaya  çıkmıştır.Bu destansı anlatımların  kültür ve coğrafyalardan etkilenmesi doğal olup önemli olan içerik ve anlamların bütünlüğüdür.Ergenekondaki Dişi Kurt Asena,Ötügen ve Orta Asya ile Sibiryadaki Türk boylarında görülen Maaday, Medeney, Amay, Umay, Amayoghuz, Kafaslardaki Seteney,Hititlerdeki Kubaba,Luwi Likyalılar,Frigyalılar  ve Etrüsklerdeki Kybele, Kinda, Sinda, Palaaslardaki  insanlığın ve insanlara ateşi getiren Prometheusun anası Asia, Mezopotamya'daki Ogurartuk, Turukku ve Kasset ve Mesassaget gibi proto Köktürk kavimlerdeki İnanna, Sümerler ve palastinlerdeki Astarte veya Aştorat,Lelegler ,Dorlar ve Akalardaki Titan kızı Astari ile yine Leleglerdeki insanlığın yaşadığı erdemli ve altın çağının Tanrının kızı Astara ile Kızılderililerdeki Maana         aslında aynı kişilikler olup değişik zamanlarda değişik coğrafyadaki Turkuas boylarının birer versiyonlarıdırlar. Bunlara bağlı boylar da ya kendilerini Tuva, Kırgız, Türkmen, Karakalpak,Avşar,Selçuk,Kutluk vs.gibi etnikboy isimleri ya da Askit yani İskit, Haser yani Azer,Asetin, Hakas, Kafkas, Abhas, Kasak,vs.gibi inanç kimlikleri ile tanıtmışlardır.Bu yer ve zamana göre ya boy ile soy adı, ya da inanç adı olan Oghuz ya da  Asana kelimesinin versiyonu şeklinde gelişmiştir. Yeryüzüne indikleri coğrafyaya ***As Yurdu*** anlamında ***ASYA*** adını vermişler ve bu ismi Kafkas, Abhas, Hasar yani Hazar ,Aser yani Azer, Hakas,Astrahan,Astana,Astanbol gibi çeşitli yerlerde kurdukları ülke ve kentlerede vermişlerdir.Tufan öncesi  evrensel  dili olan Köktürkçede ve bugün onun doğal devamı sayılan Türkçe dili ile onun çeşitli ağızlarında Yaradılışın  inanış ve  anlatımları  kültürel değerlerinde sıkça ortaya konulmaktadır . Türk Halk kültürünün önemli şairlerinden olan Nesimi, Yaradılışı ve  Yaradılış  sonrası Türk ulusunun  kendi kutlu değerlerini aşağıdaki dizelerde en iyi şekilde anlatmaktadır.

 Yok iken yer ile gök, ben ezelden var idim

 Geferin yek danesinde ileri bekar idim

 Geferi su eyledim, tuttu cihanı serbe ser

 Yeri, göğü, arşı, kürsü yaradan seddar idim

 Girdim adem donuna kimse ne bilsin sırrım

 Ben naci kavminde ta ezelden var idim ...

                                                           NESİMİ                

VAROLUŞUN KADİM BAŞLANGICI: Burada açıkca belirtildiği gibi yer ile gök birbirinden ayrılmadan önce sonsuz bir su boşluğu vardı. YARADAN Tek Tanrı, yer ile göğü ayırıp arşı yarattıktan sonra kendi iradesinin yansıması olan İlahi Şuur yani Oghuz bilinci ile Kişiyi bilinmeyen sırlarla Adem vücuduna sokarak yarattı. Tanrı ve onun  buyruğu olan Oghuzol  bilinci zaten Tanrı ile birlikte herdaim vardı. Tanrının ilahi şuur bilinci olan ***Oghuz*** sadece Türk üst kimliği altındaki boyların inançsal anlamda kullandığı ve bildiği bir terimdir. Tüm Türk boyları Oghuzol  yani Ezel kelimesini en eski yani *kadim başlangıç* kelimesi olarak her zaman kullanmışlardır. Türkiye Türkçesindeki fonetik söyleniş, Atayurttaki  Türkçeye göre (O) harfi yumuşayarak (E) ye dönüşmüş ve hızlı okunuşla (Ğ) harfi ise yutulmuştur. Atayurt Asyadaki Altay Ağızlarında  ve Yakut Türkçesinde ezel kelimesi bugün de aynen  binlerce yıl öncesindeki gibi ***Oozol*** şeklinde söylenmektedir. Tek Yaradan Göktanrıdan geldiğine ve ASANA tarafından öğretildiğine inanılan Oghuz buyrukları ve bilincini kitlelere ritüel tören ve toylarda sazı ve sözü ile anlatanlara bilindiği gibi Oghuzan / Ozan adı verilmektedir. Ozanlar, Oghuz töresini ,geçmişi, bugünü ve geleceği koşma ve manilere dökerek, topluluklara en iyi şekilde hatırlatan kişilerdir ve bu eserleri bütün Türk toplulukları tarafından ölümsüz kabul edilmişlerdir.

ALTAY TÜRK YARADILIŞ DESTANI: inanışa göre evrende önce Tek Yaradan Göktanrı olarak da isimlendirilen Kuday  yani Kutyay ve  Erlik kişi ile sonsuz boşluk şeklinde su vardı. Bir gün sonsuz su alemi üzerinde uçan *Erlik Kişi* oturmak isteyince Tanrı kendisine suyun dibinden toprak çıkartarak onun üstüne oturmasını buyurmuştur. Suya dalan Erlik, kendi gizli amaçları için daha sonra  kullanmak üzere ağzına toprak almış ve bunu Tanrıdan gizlemek istemiştir. Tanrının bunu farkederek toprağa buyurması ile ağzındaki toprak  büyümeye başlamış ve tam  boğulmak üzere iken kendini kurtarması için Tanrıya yalvarmaya başlamıştır. Tanrı da kendisine tükürmesini söylemiş ve böylece tükürülen bu topraklardan dağlar ve tepeler oluşmuştur. Bunun üzerine Yaradan Tanrı, Erlike artık günahkar ve kötü düşünceli bir kişi olarak, kötülüklerin, kötü insanların  ve günahlarını gizlemeye çalışanların  onun  halkı olacağını buyurmuştur. Kuday, kendisine ve onun temiz düşüncelerine ve kendi  iradesinin göstergesi olan  Oghusun İlahi Şuuruna inananların ise kendi halkı olacağını ve bunların güneş ve aydınlık göreceklerini söylemiştir. Erlik ve halkına ise Karaışık  yani karışıklığın egemen olacağını buyurmuştur. Bu arada insanlar, hayvanlar ve diğer canlılardan oluşmuş kalabalığın sesini duyan Erlik, bunların kimliğini sorduğunda Kuday ***Bunlar benim Milletimdir/Ulusumdur*** diye cevap vermiştir. Erlik, Tanrıdan bu ulusu kendisine vermesini istediğinde ret cevabı almış ve Tanrının ulusunu gizlice izlemeye başlayarak, Tanrısal buyrukla dokuz dallı bir ağacın   güneş yönündeki beş dalındaki meyveleri yiyen bu canlılara diğer yöndeki dört daldaki meyvelerin yasaklı olduğunu söylemiştir. Tanrının ilk yarattığı insanlar olan Törüncan ve Ece ye, Erlik bu yasaklı meyvelerden de yemelerini salık vermiştir.  Törüncanın bu teklifi reddetmesine rağmen Ece meyveyi yiyerek, bunu Törüncanın ağzına da  sürmüştür. Bunu fark eden Tanrı, sinirlenip kızarak Törüncan ve Ece ye; ***Benim buyruklarımı dinlemediniz, bu yüzden benim gibi olma hakkını kaybettiniz. Ben bundan sonra insan yaratmayacağım.  Sizin dokuz kızınız ve dokuz oğlunuz olsun. Artık sizlerle konuşmayacağım. Kendinizi yaşayacağınız yine kendi gücünüzle kazanarak besleyin. (Benim sizlere bahşettiğim yeryüzünde bitki,hayvan ve ruh dengelerini koruyun.Doğanın dengesini bozmayın. Gereksiz öldürmelerle hayvan neslini tüketmeyin.Ağaçları ve bitkileri ihtiyacınız kadar kullanın. Ekmeğinizi ve çeşitli gıdaları size veren Toprak anayı ve suyu kirletmeyin.Yani kısaca Tanrısal kutlu dengeye sahip Doğanın zincirli dengesini bozup onu öldürmeyin ve birbirinizle kardeşçe geçinin!). Size buyruklarımı ve yaşamın her türlü gereksinimini öğretmesi için Melek Ana Amayı göndereceğim*** demiştir.Amay ana daha sonra Türk boylarını ***ASANA***sı olarak isimlendirlerek kutsanmış ve bu boylar kendilerini ***Asana’nın  Türkleri*** anlamında Turkuas olarak da nitelendirmişlerdir.Yurtlarına ise ASIA/ASYA adını vermişlerdir.H. S. Santessonun da tespit ederek ***Tufan***isimli kitabında anlattığı gibi , Büyük Tufan öncesi yeryüzüne gelen Amay diğer bir deyişle Umay Ana yani Asana  yani ***Bilgili Ana kişi*** bu insanlara çok şeyler öğretti. Doğadaki tüm bitkileri, aşları, otları ve işaretleri tanıttı. Onlara ok – yay yapmayı ve atı gösterdi. Araba yapmayı öğretti. Burada Tanrı tarafından cezalandırılan ve yeraltında yaşayan Erlik, Amaya yalvararak Tanrıdan kendisi adına yalvarmasını, göklere yeniden çıkmak istediğini iletmesini istemiştir. Bunu duyan Tanrı, Erlike: ***Bana düşman olmaz ve insanlara kötülük etmezsen yanıma gelebilirsin*** demiştir. Bunun üzerine Erlik Tanrıya secde etmiş ve böylece Tanrı Erlike kendi için gökler yapmasına izin vermiştir. Erlikin çoğalan avanesi gökleri tamamen kaplayınca, Amay  Tanrının öz kişileri olan insanların yeryüzünde; Erlikin  kişilerinin ise göklerde olmasını kabul etmemiş ve Erlike savaş açmıştır. Erlik, onu sahip olduğu ateşle püskürtmüştür. Bunun üzerine ***Bilgili Ana kişi*** Amay a Tanrı yardım ederek kendisine bir kargı vermiştir. Bu kargıyı göklere savuran Amay, Erliki kaçırtmış ve onun göklerini kırıp parça parça etmiştir. Bu gök parçaları yere dökülmüşler ve o güne kadar düz olan yer böylece eğri büğrü olmuştur. Bundan sonra görevi sona eren ***Bilgili Ana Kişi*** Amay yani ASANA, Tanrı tarafından estirilen bir rüzgarla uçarken bunun Tanrının yargısı olduğunu söylemiş ve insanları Tanrı buyruğu ***Oghusun İlahi Şuuru*** ile yeryüzünde kendi hallerine bırakıp gitmiştir. Fakat Köktürk boyları onu asırlar boyu düşüncelerinde ve törelerinde yaşatmışlar ve göç ettikleri her bölgeye ***Ma yani Kutlu Ana *** inanışını götürmüşler ve yaşamlarının her boyutu ile kültürlerinin her öğesini bu ***Kut Ana*** töresine göre yoğurarak Asana/Amay kültü ortaya çıkartmışlardır. Kut Ana Sakalarda, savaşan, zaferler taşıyan *Amazon = Amayoğuz*, Anadoluda doğurgan ve bereketli *Kybele*, Friglerde ve Traklarda *Kuvaela*, Luwiler ve Etrüsklerde *Asanda,diğer bir deyişle Sinda*, Mısırda ki Gökoğuzlarda     *Amon*, Altaylar ve Atayurtta  *Maadyay -  Kara* olmuş, bugünkü Türkçede ise şanına yaraşır bir konumda, *Esas*anlamında ******ANA****** kelimesi olarak Anayol, Ana konu, Ana sebep....vs gibi betimlerde halen yaşamaktadır. Türklerde, Ana ya  yapılan bir sövgü ölüm nedenidir. Diğer uluslarda ise böyle bir yargılama yoktur. Dünyanın hiçbir dilinde Türkçede olduğu gibi *Ana* kelimesi betimlemesi kullanılmamakta ve bilinmemektedir. Türklerde *Ana* hep *Kut* idi ve bugün de *Ana*lar  kutsallığını korumaktadır.

TÜRKLERDE VAROLUŞ VE YARADILIŞ:Yaradılış yani Antropogoni, Türk halk şiirinde Abdal Musa, biz insanların ne ateşten ne de  sudan YARADANIN yani yaratıldığımızın özünde ilahi gücün tesiri ve ilahi bir  gizemli üreten ananın evlatları olduğumuzu en doğru olarak aşağıdaki dörtlükte ifade etmektedir.

Ne zerrece oddanuz,ne de sudanuz

Kudret okundaki gizli yaydanuz

Ayrıca Abdal Musa, aşağıdaki dizelerde mensup olduğu Milletin/Ulusun evrenin yaradılışındaki yerini ve inanışını da en iyi şekilde açıklamaktadır;

*Yedi derya bizim keşkülümüzde

Hacım umman ise biz de göldeniz

Hızır İlyas bizim haldaşımızdır

Ne zerrece günden, ne de hot aydunuz*        

Altay yaradılış mitosu incelendiğinde, Türkler, Göktanrı tarafından görevlendirilmiş bir Yüce bilgili Ana Kişi  olan Asana tarafından eğitildiklerine inanmakta ve bu nedenle *Ana*lara dünyanın hiçbir ulusunda bulunmayan bir anlamda değer vermektedirler. Türk din, dil ve töresinde Anaların özel bir yeri vardır ve Ana kavramı Türkçe dili ve Töresinde kutsal ile eşanlamlı olarak algılanmaktadır. Ana kelimesi aynı zamanda öz ile de eşanlamlıdır. Tarih boyunca Türk ulusunda bir *Ma=Ana* kültürü hakim olmuş ve Analar daima toplumun ve ailenin en üst makamında yönetici olmuşlardır. Türk anaları, tüm Türk boylarında erkekleri ile yaşamın her konumunda birlikte hareket etmişler ve hatta savaşlarda bile  erkekleri ile birlikte at binip kılıç sallamışlardır. Türk anaları, savaştan önce kendilerine her şeyleri ve bu arada atı, oku ve yayı öğreten *Yüce Bilgili Ana Kişi* adına kurbanlar sunduktan sonra kendilerinin Amayın yani Asananın atlıları olduğunu söylerler ve  çığlıkları ile cenk etmeye başlarlardı. Diğer uluslar bu Türk analarının erkekleri ile omuz omuza birlikte savaşmalarını kavramaktan uzak olduklarından onları yanlış bir fonetik söylemle *Amazon = Amayoghuz* olarak isimlendirmişler ve onlara mitolojik bir kişilik vermişlerdir. Savaşlarda Amayoghuzlar adını alan Türk anaları, Bilge Kaan ve Tomris Kaan gibi önderleriyle tüm Türkleri yani Oghuzları bir bayrak altında toplamaya çalışmışlardır. İnanışa göre Türk anaları Amayoghuzlar devlerle, ejderhalarla ve kötülüklerle yaptıkları her savaşta galip gelmişler ve Türklerin dünyaya yayılışlarında çok önemli bir rol üstlenmişlerdir. Oghusun İlahi Şuurunun bilinciyle hareket ederek dünyaya yayılan Türkler, gittiklere yerde karşılaştıkları her dini inancın, kendi asıl inancının bir parçası olduğunu görmüş ve bunları yadsımamıştır. Bundan Türklerin tarihte çok din değiştiren bir ulus olduğu düşüncesini çıkarmak son derece yanlıştır. Çünkü Türkler, önlerine çıkan eski ve yeni dinlerin kendi Göktanrı buyruğu, İlahi Şuurun birer çeşitlenmesi olduğunu anlamışlar ve zaten kendilerinde *Bir bütün halde bulunan* inançlarının karşılarına değişik isimlerle çıkan parçacıklarını da kabul etmekte bir sakınca görmemişlerdir. Nitekim anlatılanlar kendi atalarının anlattıkları, önerilenler ise Oghus yani İlahi Şuur töresinde önceden var olanlardır.

ERGENEKON YARADILIŞ DESTANI:İnanışa göre ***….Köktürkler ,bir süre sonra karaışıklı kavimlerin saldırılarına maruz kalmışlar ve boy boy ,oymak oymak yok edilmeye başlamıştır.Sonunda son Türk kalana kadar katliamlarına devam etmek kararı almışlardır.Bunu başarıyla uygulayan Karaışıklı kavimler sonunda son Türk boyunu da yok etmek için Tanrı dağları eteklerindeki obaya saldırmışlar ve tüm Türkleri kıyama uğratmışlardır.Bu kıyamdan bir kaya arasına konularak kurtulan bir bebek,daha sonra yukarda belirttiğimiz gibi ASANA nın bir betimlemesi olan ***Dişi Kurt*** tarafından emzirilerek etrafı demir dağlarla çevrili ERGENEKON  bir vadide  büyütülmüştür.Bu Ergenekon isimli küçük vadide zamanla bu erkek çocuktan türeyen Türkler yıllar sonra demir dağlar arasına sıkışıp kalmışlardır.Kıt yiyecek ve içecek ile fazlalaşan nüfus var olmak ile yok olmak arasında kalmışlardı.Bu zor durumdan yine kendilerini Dişi Kurt Asana yol göstermiş ve Türklerin tekrar yeryüzündeki varoluşlarını sağlamıştır.Bu destanı tüm Türk boyları gittikleri her coğrafyaya da taşımışlardır. Etrüskler Köktürkçe isimleriyle Etürükler bunu RASENA adıyla İtalyaya götürmüşler ve Milli sembol olarak kullanmışlardır.Likyalılar kendilerine Kurt ülkesinin insanları diyerek Kurt başlı bayraklarını taşımışlardır.Aynı şekilde bayrakları ve tuğlarında Kurt  Asanayı resmeden Türk Giksoslar yani Gökoghuzlar, Gagavuzlar,Messagetler,Luwiler,Turukkular,Hattiler,Köktürkler,Uygurlar ve tüm Oğuz boylarıdır.

KÖKTÜRKLERİN SON SÖZÜ:YANİ ANLAŞILACAĞI GİBİ ***ERGENEKON İSMİ TÜRKLER İÇİN YAŞAM YANİ VAR OLMA İLE EŞANLAMLIDIR.

DİĞER BİR DEYİŞLE TÜM GERÇEK TÜRKLER ERGENEKONDURLAR.ERGENEKONUN KENDİSİDİRLER.BU İSMİN İLLEGAL İSİM GİBİ KULLANILMASINI BİR TÜRK OLARAK YADIRGIYOR VE KINIYORUZ.BUNU KASTEN YAPANLARI ***TÜRKLERİN ASLA AFFETMEYECEĞİNİ***SÖYLÜYORUZ.ZATEN TÜRK MİLLETİNİN/ULUSUNUN BU KUTLU İSMİNE SALDIRANLAR ***TÜRK DEĞİLLERDİR***.ARAŞTIRIN BAKIN BUNLAR YA KRİPTO DÖNMELER YA DA ÜMMETÇİ DEVŞİRMELERDİR.YANİ ÖZÜNDE ETNİK ÖZÜRLÜ KİŞİLERDİR.

BÜTÜN GERÇEK TÜRKLER ERGENEKONDUR,

BÜTÜN GERÇEK TÜRKLER ERGENEKON SEVDALISIDIR,

NASIL BİR ARAP MİLLEYİTÇİSİNİN ARAFAT DAĞI,

BİR YAHUDİ MİLLİYETÇİSİNİN TUR DAĞI,

KUTSALI İSE;

BİZ GERÇEK TÜRKLERİN DE KUTSALI TANRI DAĞLARI-ERGENEKONDUR.

BU TÜRK DEĞERİNE  ÇAMUR ATANLARI,KASDİ ÇARPITANLARI,AŞAĞILAYANLARI,BU YÜCE İSMİNİ YENİ YETİŞEN TÜRK GENÇLERİNİN GÖZÜNDE DÜŞÜRECEĞİNİ SANANLARA,TÜRK MİLLETİ/ULUSU ***KESER DÖNER SAP DÖNER,BİRGÜN OLUR HESAP DÖNER***ATASÖZÜNÜ HATIRLATMAKTADIR.....!

 *BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU*

Yukardaki Bilgiler Tarih Arşt.Yazar Serhat Kunarın *Turkuasların Gemileri-Yaradılış*isimli arşt.Makale yazısından alıntıdır ve buradan alınacak bilgilerin kaynak olarak gösterilmesi zorunluluğu vardı.

 

KÖKTÜRKLER