AB VE VATİKAN HİRİSTİYANLIĞININ RESMİ PEYGAMBERİ

 

Aktaran

Serhat KEMAL /Köktürkler 

 

AB ve VATİKAN HİRİSTİYANLIĞININ RESMİ PEYGAMBERİ İSANIN EL YAZMALARI

 

Ölüdenizde Yehuda çölünde 1947 yılında bir mağarada bulunan ceylan derisine yazılı İsa Peygamberin el yazmaları-Kumran el yazmaları da olarak bilinen ve aynı isimli I.Gılad tarafından yazılan kitapdan aynı şekilde tarafımdan yorumsuz olarak ve birebir aktarılmakta ve Tanrının düzenine aykırı söylencelerin bir gün mutlaka açığa çıkacağını göstermektedir.

Kitabın önsözü

Sen mesihmisin?

..Söylesem de inanmayacaksınız;

ve size sorsam da yanıt vermeyeceksiniz.

Fakat bundan sonra insanoğlu,

Tanrının kudreti senin sağında

oturmuş olacaktır.

Ve onlar dediler;

Sen Tanrının oğlusun!

Ve onlara dedim;

Tanrının oğlu olduğumu

Sadece siz bana söylediniz ben değil!

Lucas Bab xxII 67-70

Şimdi Ölüdenizde bulunan el yazmalarının Prof.A.O.Hamilton tarafından günümüz ibranicesine uyarlandıktan sonra yapılan transkripsiyonuna-çevirisine bir göz atalım;

Ben, Pantira ve Meryemin oğlu İsa ve işte sözlerim:

Ben ne Tanrının oğlu ne de peygamberim. Peşimden gelip dinimi istiyorlar oysa ben sadece et ve kandan oluşan bir kulum. Gök hakimiyeti ve krallığı arzulamıyorum, başımı Mesih yağı ie meshetmedim. Şakirtlerin, sizin çevrenizi yalanlarıyla sarmasınlar diye, büyük bir ferman alıp bildiklerimin korunması ve size şahitlik yapması için sözlerimi hattat yazıları ile yazdım.

Onlar dürüst ve iyi insanların kalesinde ikamet edip Tanrıyı sesleriyle yücelten ama kalpleri yalan dolu olan kişilerdir. Tanrının sözlerinin derinliklerine inerek onun dinini kendi elleriyle yoğururlar. Yollar gerçek değildir. Tanrı sözlerini tahrip ediyorlar. İsmini boş yere anıyorlar.

Ben Tanrı kuluyum, uzakta kalanları yaklaştırmak, Tanrının iyiliklerini ve methiyelerini ilan etmek üzere bulunuyorum. Zavallıları, hastaları ve baskı altındakileri gördüm ama yardım eli uzatıp onları kurtaracak kişi görmedim. Kalpleri acı ve baskı dolu olanlar Tanrılarına yüz çevirmediler. Ayaklarım beni bütün dünyanın bucaklarına taşıdılar ve orada yanılgıda olan çobansız sürüler gibi dağılan kişileri gördüm.

Vaftizci Yahya günahkardır. Tanrının eli peygamberlerin, yalancı ve iftiracı kişilerin üstünde miydi? Doğduğumdan beri Yahya ümidini bana bağladı ve annemi yalan yere aldattı. Davudun şehri Beytlehemden kaçma arzusu olduğundan babamın kalbi sızlamadı. Annem gözünde günah işlemedi. Utancını ve babam Pantiraya olan sevgisini ilelebet kalbinde sakladı.

Tanrı kalbini milletine karşı sertleştirdi ve onlara eziyet etmek için Roma askerlerini salıverdi. Kahinleri ona sırt çevirdiler, çünkü onun yolundan ayrıldılar... Sürülerime elimi uzattım ve beni boş çevirdiler (karşılık vermediler). Onlar peygamberlerden kehanet ve fikir beklediler...Ve Yahya bana emrediyor: Onlara peygamberlik yap. Onun ağzından çıkan söylenti tüm ülkeye baştan başa yayıldı: Tanrının oğlu doğdu!

Yahya beni Ürdün Nehrinde vaftiz etti. Ve Mesih yağını vücuduma sürdü. Ve dudaklarında dualarla halk bizi izledi. Bağrında beni büyüttü ve ben eline su döktüm. Çadırında, kendimi dine ve ilme adadım. Ağzımdaki dini açıklamalar bal kadar tatlıydı. Yüce Tanrının sözlerine susamış olan kalbimin ifadesinde Yahya bana yardımcı oldu.

Günün birinde Yahya bana dedi: İsa oğlum, Milletini kurtarmak için seçilmiş olan Tanrının oğlu sensin. Millete git ve onlara seslen, Sion Tepesinden gelecek olan Selamet günü yaklaşmıştır ve buna göre kendilerini hazırlasınlar.

Celile dağlarından Ürdün Nehrine, Kudüsten Yehuda Çölüne her yeri, Ham ve Tekua arasında dolaştım. Halk çobanların arkasını izleyen sürüler gibi beni izlediler ve susamışçasına beni dinlediler. Kurtulmak için Tanrının sözlerine büyük arzu duyuyoruz.

Ve Vaftizci Yahya bunun iyi olduğunu gördü. Büyük bir halkın gözünde ulu bir kişi olarak gözüktüm ve benim sözlerime ümit bağladılar. Benim peşimi izleyen halk çoğaldı ve çok güçlendi. Ve Yahya bana söyledi: Git arınmış sudan onlara serp, onlara yeni bir ruh ver, Ürdün Nehrine yolla, günahlarından arınmak için onları suya daldır.

Tanrı ile anlaşmayı yeniledim, suyla onları arındırmadım. Çadırlarından geçtim, kalabalıktılar, ve Tanrılarını bilmiyorlardı. Onlara başka ilahlara tapmamalarını emrettim ve Tanrımızın dinini yaklaştırdım.

Tsadoh oğulları Kahinler yolumun üstünde durdular. Farisiler beni uyardılar. Bütün İsrailoğulları kabilelerini topladım ve onlara seslendim: Tanrınıza bütün kalbinizle ibadet edin, Tanrının şeriatını izleyin ve o zaman göklerin ve toprağın yaratıcısı olan Tanrının oğulları olacaksınız. Ve bütün günahlarınız kar gibi beyazlaşacak...

Kahinler, kutsal görevle ilgili kişiler gücümü gördüler benim. Baş kahin(Harun Ha- Kohenin) soyundan olmadığımdan, milletin değişik düşünceleri olan kitleye nefretle baktıklarından bana karşı cephe aldılar.

Tanrıyı arayanlar, denizdeki kum tanecikleri kadar çoğaldılar ve gözlerini bana yönelttiler. Ülkenin uçlarından fakirlerin ve baskı altında olanların sesleri kulaklarıma ulaştı. Fırsatçılar başkalarının vücutlarına, kanlarına ve mallarına el attılar. Sodom ve Gomore halkı gibi kötü yollara saptılar.

Yahya beni çöldeki mağaraya aldı. Kalbime hitap etti, halkımı vaftiz etmem için bana telkinlerde bulundu. Ben ona şöyle dedim: Sayın Hocam, Vaftiz günahları arındırmaz ancak kalbiyle Tanrıyı arzulayan ve onun dinini takip eden arınabilir. Ve halkımı vaftiz etmeyi reddettim. Ve Yahyanın vaftiz etmediğini, İsiiler vaftiz etti.

Eseniler arasına yerleştim. Kendilerini aydınlığın, ışığın oğulları, avuçları temiz olanlar diye adlandırdılar. Onlar yıldızlara bakarak sırları okurlar. Onların kehanetleri boş ve içleri günah doludur. Ellerini yazılara uzatırlar. Fermanlar yazarlar, Mukaddes yazıları kendi ruhlarına göre düzeltirler. Mesaj haberleri yazarlar ve benim kanım kaynıyor.

Mukaddes dinimizin kanunlarından saparlar, ekmeğe, şaraba öncelik tanırlar, duadan duaya yer değiştirirler. Peygamberlerin sözlerini farklı yorumlarla sunarlar. Geçmişi geleceğe, geleceği geçmişe çevirirler, ağızları yalan doludurlar.

Mesih Harun soyundandır. Trampetlerin sesleri Yahyanın hiddetini artırır çünkü o evi yıkmaktan korkuyordu... Gözleri tövbe edenlere ümitle bakar ve elleri kardeşlerin kanıyla yoğrulmuştur ve o çöl insanlarına vaaz verir. Yahyadan korkarlardı çünkü gözlerinde o, kurtarıcı habercisi idi. Bana karşı korkuları Yahya korkusuydu.

Tsadoh oğulları kahinleri beni görmeyi arzu ederlerdi ve kalbim heyecanlanırdı. Ve Yahya dedi: Korkma, kalbin incinmesin, böyle bir zamanda sana hizmet etmek için yaklaşacaklar ve ağzından çıkan sözlerine kıymet verecekler... Yahya beni cesaretlendirdi. Büyük Kohenlerin mirası olan Tanrının rumuzları ile bana yol gösterici oldu. Bütün bunları halka açıklamamı yasakladı. Pesah (Fısıh) bayramında Kudüse hacca çıkmamı bana emretti. Ve bana bu sözleri söyledi: Git Kohenlere ve milletin bilgelerine vaaz verir; çünkü kötü yollara yöneldiler ve o gün bilgeler ortadan kaybolacak ve halkın bilinci olmayacak.

Ve geldim Tanrının evine ve huzurunda eğildim ve Kohenlerle konuştum. Kohenler olması gerektiği gibi arınmış değillerdi... Ve sözleri riyakarlıkla dolu idi. Tatlı sözlerle insanları ihmal ettiler ve ben de onlara bir tek istediğimi bildirdim. Saf insanları Tanrıya yaklaştırmak ve hatalıları gerçek kaynağa döndürmekti. Bu sözlerim gözlerinde alayla karşılandı ve bana söylediler: Bizden uzaklaş. Bilgiden yoksun bir Celilelisin sen. Tanrının sözlerini bütün toprağa yaymaya; Tanrının adaletini ve yanlış yola sapmışları Tanrının huzuruna getirmek için seni kim görevlendirdi? Ve benim manevi gücümden bütün halk etkilendi. Ve kahinlere söyledim: Şimdi anladım ki Tanrı Mesihini kurtaracak, Kutsal göklerinden kuvvetle onu cevaplandıracak. İsiilerin elçisi ve onların sözcüsü olduğunu sanan Kohenlerin kalpleri korku dolu. Ve halkın hiddeti Kohenleri yıkacak kadar kabardı.

Tutucu dindarlar Mesih hakkında kutsal yazılarda rumuz arıyorlar. Fakat onlar ışığın çocukları değiller ve bütün olanlar ve olacakları keşfedemiyorlardı. Ve olmadan önce düşüncelerini hazırladılar.

Onlar isyankar çocuklardır. Kayaların içlerinde kendilerini günahlarından arındırmak isterler ve yalnız, tecrit olmuş şekilde yaşamlarını sürdürmek isterler. Yazıları gerçekleri yansıtmaz ve ağızlarında Tanrının sözleri onları günahlarından temizlemez. Gizlilikle yazarlar ve Tanrıyı yüceltirler. Uğraşları kutsal şeylerdir fakat gözleri kardeşlerin çektiği azabı görmez. Tanrının evi ne kayalıkların arasında, ne susuz çölde ne de dağların zirvelerinde bulunur. Çölde kaybolanlar Tanrıya gelişmemiş toplum ve topraklarda ibadet edemezler. Ve kurbanlarını Tanrı arzu etmez. Bir gün gelecek ki Tanrının tapınağı deniz aşırı bütün topraklarda bilinecek, yayılacak.

Tapınakları uzaklaştıkça Tanrının sözleri de kalplerinden uzaklaşacak. Tanrının yeni bir anlaşma yaptığı sözleriyle yanılıyor ve herkesi yanıltıyorlar. Yermeya Peygamberin sözlerinde Tanrı der ki : İşte gün gelecek İsrail ve Yehuda ile yeni bir anlaşma yapacağım...

Milletimin haykırışları bana yükseldi ve Kahinlerin günahlarını gördüm. Yeni yasalar ve fermanlar dolduruyorlar ve içimin derinliğinde fırtınalar kopuyor.

İleri görüşümle imanım kayboldu. Toprak, günahıyla yok oldu.

Ve Yahya benim kulaklarımla kehanette bulunuyor. O da mı ileriyi gören Peygamberlerden veya kahinlerden? Yahya bana söyledi: Şeriat topraktan geçti gitti. Kanunları batıl oldu. Oğulları anlaşmayı bozdular. Tanrı ile yeni anlaşma yaptılar ve toprak bunlardan doldu. Gururumun yok olması ve beni günahtan arındırmak için bana dedi: Git bu kuvvetinle halkını (sürülerini) kurtar, çünkü Mesihsin. Ve Tanrının sözleri senin ağzındadır. Kudüste oturan kahinlere gittim ve onlar bana çölden gelenler dışardan onları yok etmeye gelen halktan korkuyorlar dediler. Onlara söyledim: Sizi kurtarmaktan acizim ve Kohenler bana söylediler: Hayır sen Mesihsin Tanrının sözleri senin ağzındadır.

Kanlarında kurtuluş dolu halka gittim söylediler bana: Sen bizim adalet dağıtan Mesihimizsin. Git ve bizi sonsuza dek kurtar.

Hatalı olan Farisilere söyledim: İşte gün gelecek ki Tanrı adına geleceğim ve size konuşacağım: Ve kurtarışımı sünnetsizlerden, ve öteki milletlerden methiye görmeyeceğim. İsmimden dolayı hiddetlenmeyeceğim, onlara zararım dokunmayacak: Ve Farisiler bana söylediler: Sen Mesihsin Tanrının ruhu senin üstündedir.

Gözlerimi göklere yönelterek bana işaret vermesi için Tanrıma; İbrahim, İtahah ve Yakubun Tanrısına haykırdım. Şakirtlerim Yahya ve Yakub sözlerimi yazıyorlardı. Kalpten sevdiğim Yahya kehanetiyle dağlardaki kartallar gibi uçuyordu. Onun gözünde Tanrının oğluyum ben. Ve onun işaretleri de çoktur. Peygamberler ve Mesihlerin işaretleri vardır. O benim elimden tutuyor ve kelimeleri beni sahte Mesihlerden koruyor. Yakub, Yahya, Şimon ve Yehuda sabah akşam beni etkilemek için konuşuyorlardı. İnsanoğluna gökteki krallığı iletmek için Tanrı seni seçti. Git bu kuvvetinle İsraili kurtar.

Yazılarda kurtuluşun işaretini, alametini aradık ve bulamadık. Çünkü Tanrı ne peygamberi ne ileriyi gören kahini, fırtına ile göklere çıkartıp tekrar toprağa getirir. Bana Moşe Eliyahu ve Hanohu gösterdiler ve onlara ispat ettim. Benim mahiyetimdeki Romalı Yusuf bana geldi ve söyledi: Kohenlerin, Farisilerin, asilerin günahları kan gibi kırmızı. Halk kurtuluşa susamış. İsa dinle seslerini, aç gözlerini ve bak ki senin Tanrının seni milletini kurtarmak için Mesih yaptı...

Kalbim kurtuluş için büyük arzu duyuyordu ve kelimeler kamçı gibi eziyet ediyordu. Çölde üç gün üç gece yürüdüm. Ağzıma ekmek ve su koymadım. Bana yol göstermesi için Tanrıya dua ettim, haykırdım içimi döktüm.

Şakirtlerime fikir danışmak için döndüm.Romalı söyledi: Kohenlere git ve onlara hiddetini dök ve kalbin yumuşamasın. Bana güven, çünkü etin Golgota Vadisinde kargalara yem olmayacak. Yemin ediyorum Mesih seni gün batmadan çarmıhtan indireceğim.

Onların beni ikna etmesi kolaydır. Tanrıdan korkan bir kişinin, avuçları temizdir ve derin bir din inancıyla doludur, kahinlerin kötülüklerine ağlar, Romalıların ağır yükünü hisseder.

Onlar bana öldükten sonra yeniden dirilmemi söylediler. Yunus Peygamber de büyük balığın karnından çıkarak Ninve şehrine döndü. Ninve şehir halkı, Tanrıya iman edip oruç tuttu, küçüğünden büyüğüne çuha giydi. Fakat Yunusa sen Mesihsin demediler. Büyük Kohen Kiyfadan korkuyor. Kiyfa hakikati biliyor. Eğer bana Mesih olup olmadığımı sorarsa, ben cevap vermeyecek miyim? O devrin Roma temsilcisi, meşhur gaddar Romalı Pontius Pilatusa Kiyfanın kendisinin Yahudilerin Kralı olduğunu söylemesi kafi idi, anında Krallığa isyan edenler gibi çarmıha gerileceği korkusundaydı. Eğer ona sorarsa Sen söyledin! yanıtını vermeyi düşünüyordu.Ve Baba Pantirayı aradım ve onu buldum,önünde eğilerek söyledim. Ve o dedi; Sevdiğim tek oğlum neden beni terkettin?

Toprakta dolaşan ve imandan yoksun ve günahlarla yaşayan on binlerce kişiyi gören Tanrı, imanına geriye dönmek isteyenlere mani olur. Cehennem ateşinden korkan kıskançlar grubu kendilerine eziyet ediyorlar. Dünyalarında yerlerini bulanlar, kurtarışı arayanlar, Tanrının sözlerine el uzatırlar. Kendi buyruklarına göre tercüme ve yorum yapanlar, doğru yoldan ayrılanlardır.

Dünya acısından kurtulmayacak. Kötülük evrenden kaybolmayacak. Yalnız imanı tatbik etmeyenler günahtan kurtulmazlar, hakikatlerini bilmeyenler günahlarının ağırlığını çekecekler. Ne Peygamber ve Tanrı adamı ne ileriyi gören Me.sih onları affedecekler... Sizleri ikaz ediyorum, kanunları şeriatlarımı ve sizlere takip edeceğiniz yolu ve yapacağınız hareketleri bildiriyorum. Tanrı sesini dinleyin, emirlerine uyun ve yasaları koruyun.

YENİ BİR KİTAPTAN AKTARIM:Kitabın adı The Jesus Papers-İsanın mektupları ve yazarı ise ünlü Da Vinci Şifresikitabının yazarı Michael Baigent dir.Bu kitapda Baigent iki rulo şeklindeki mektupların 1960 yılında kudüste bir evin altında bulunduğunu ve bugün Vatikanın elinde olduğunu ve bu mektuplarda BEN TANRININ OĞLU DEĞİLİM dediğini iddia etmektedir.

UMAY ANA İLE OGHUZ HANIN TORUNU OLARAK YARADIŞ VE VAROLUŞ HAKKINDA BENİM GÖRÜŞÜM

-YARADAN TEK GÖKTANRININ IŞIĞINI TAKİP EDİN VE ONUN YARATTIKLARINI,YERYÜZÜNÜ,DAĞI,TAŞI,SUYU,AĞACI ,UÇAN VE YÜRÜYEN HAYVANLARINI VE TÜM CANLILARINI ONDAN ÖTÜRÜ SEVİP KUTSAL BELLEYİN VE KORUYUN.

-Türk mitolojisinden bir Ataöğütü-

BİZ DE TÜRK ATALARIMIZIN İZİNDEYİZ

 

MİSYONERLİK FAALİYETLERİ VE İNCİLLER!

Ali DEMİREL

Köktürkler Platformu-Antalya

 

Son yıllarda, ülkemizde yürütülmekte olan misyonerlik faaliyetleri oldukça artmıştır. Büyük maddi destekler sayesinde, Müslümanlığa karşı haksız bir rekabet sürdürülmektedir. Hıristiyanlığı yayma çabaları, bırakın dini kuralları, hiçbir ahlak kuralına uyulmadan yapılmaktadır. Ek olarak, halkımızın, özellikle yeni yetişen nesillerin dini bilgilerinin zayıf olması, misyonerlerin ekmeğine yağ sürmektedir. Bu konuda, aydın kişilerimiz çaba harcamaktadırlar ama maddi desteğin yeterli olmayışı sebebiyle çalışmalar istenen sonucu pek veremiyor. Konuyla ilgili olarak yazılacak çok şey var. Ben burada en başından başlamak istiyorum, İNCİLLERDEN!..

Bilenler bilir, MS 300 yılına kadar, Hıristiyanların ellerindeki İncil çeşidi yüzlerle ifade edilen sayılardadır. Bir dinin kutsal kitabı, yüzlerce çeşitte olabilir mi? Oldurmuşlar! MS 300 yılında İznikte bir heyet toplandı. Heyet, uzun süren çalışmaları sonunda, (ki bu çalışmalar için ileri sürülen şaibeler ayrı bir konudur) İncil sayısını 4e indirdiler. Doğaldır ki; bu dört İncil de birbirini tutmuyordu, aynı olsalar zaten tek İncil olurdu. Değil mi?.. Diğer İncillerin (sayısı 396 olarak bilinmektedir) okunması kesinlikle yasaklandı. Eldekiler toplanıp, imha edildi. Kabul edilen 4 İncil dışında, elinde İncil bulunduranlar için ağır cezai yaptırımlar kondu...

İşte o yasaklanan İncillerden birisi de, İNCİL-İ BARNABA dır. Havarilerin en eski talebelerinden olan, Barnabaya aittir. Hıristiyanlığın ruhban sınıfı, özellikle bu İncil üzerinde durmuş, bulunduranların ve okuyanların şiddetle cezalandırılacağı ilan edilmiştir. İnciller toplanıp, imha edilirken, halktan bazıları da korkularından, herkesin gözü önünde kendileri imha etmiştir. Ancak, bu arada, sağlam inanç sahibi papazlardan birisi, her şeyi göze alarak, Barnaba İncillerinden bir tanesini kaçırmayı ya da saklamayı başarır. Bu İncil, zamanı geldiğinde, Viyanadaki İmparatorluk Kütüphanesine ulaştırılır. Sonra da İngilizceye çevrilir... Fakat kilise, Barnaba İncilinin izini tekrar bulmuştur. Bir hafta içinde bu İncilin bütün nüshaları, imha edilmek üzere toplatılır! Ancak kilisenin bütün gayretleri boşa gidecektir. Çünkü İnciller imha edilirken iki tanesi yine kaçırılır. Bunlardan biri Britanya Müzesine diğeri ise Amerikan Kongresi Kütüphanesine gönderilir... Gönderilir ama her nedense, İnciller halktan, bir sır gibi saklanır. Bu sırrın ortaya çıkması, bir Müslüman general sayesinde olmuştur. ABD nde askeri ateşe olarak görev yapmakta olan Pakistanlı General Abdurrahim, bu İncilin, gizlice mikro filmlerini çekerek, Pakistana kaçırmıştır. Mikro filmler, Pakistandaki ‘Bequm Aısha Bawany Vakfı tarafından kitap haline getirilmiştir.

Barnaba İncilinin de, kısmen tahrif edilmesine rağmen, İlahi gerçeklerin bir kısmını da olsa muhafaza ettiği anlaşılmaktadır. Barnaba İncilindeki bazı hak bilgileri okumak ister misiniz? Ben yazayım da...

Eserin 44. sayfasında Hz İsa, Barnabanın yazdığına göre, kendisinden sonra gelecek olan peygamberi, havarilerine şöyle tarif etmektedir: Size söylüyorum, Allahın Resulü, bütün mahlûkata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu, dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımseverlik ruhu ile, adalet ve acıma hissi ile, nezaket ve sabır ruhu ile hareket eder. Cenabı Hak, bütün yaratıklara verdiğinin üç katını ona vermiştir. O, bu dünyaya geldiğinde, saadet devridir. Buna inanınız! Bütün Peygamberlerin, Allahın onlara verdiği nübüvvet gözü ile gördüğü gibi, ben de onu gördüm. Onu görünce ruhum teselli ile doldu. Ey Muhammed, Allah seninle beraber olsun ve beni senin ayakkabının bağı olmak şerefi ile şereflendirsin. Eğer ben bu muradıma erersem, Allahın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz İsa bunu söyledikten sonra Allaha şükretti. Hz İsa, kendi asrında, Ey Muhammed diye hitap etmiştir.

Devam edelim. Bir kadın: Beklenen mesih sen değil misin? diye Hz. İsaya sorar. İşte aldığı cevap: Ben yalnız İrailoğullarına gönderilmiş bir kurtarıcı, bir peygamberim. Lakin, benden sonra Allah tarafından bütün aleme Muhammed adında bir resul gönderilecektir. Allah, bu kâinatı onun için yaratmıştır.

Yine Barnaba İncilinde, Hz. İsa şöyle diyor: Ben, bütün yeryüzündeki kabilelerin beklediği mesih değilim. Yine Hz. İsa: Hz. Muhammed, Arap Yarımadasında zuhur edecek. Putları ve putlara tapanları tedip edecektir.Birisi Hz. İsaya sorar: Ey muallim, dünyaya geleceğinden bahsettiğiniz o zat kimdir.? Hz. İsanın cevabı: O Muhammed Resulullahtır.Misyonerlik yapan insanlar, Adem ve Havvadan dolayı kardeşlerim; ben dört İncili de okudum, siz de Kuranı okumayı istemez misiniz?..

Misyonerlik faaliyetlerine muhatap olan gençlerimiz! Sizin de aklınız var. Siz de düşünebilirsiniz ama önce okuyun!.. Başta Kuran olmak üzere, okuyabildiğiniz kadar, konu ile ilgili kitap okuyun. Eminim ki; kendi doğrunuzu bulacaksınız. Doğru, bir tanedir. O da Kurandır!.. Siz kişi olarak çok önemlisiniz!.. Asla, satılık değilsiniz!.. Faydalanılan kaynaklar:

-----------------------------------------

Zafer Dergisi

Gerçeğe Doğru

Barnaba İncili: 96-163 ncü fasıllar

 

TAPINAK ÖRGÜTÜ

Ali DEMİREL

Köktürkler Platformu-Antalya

 

Temeli Pagan kültürüne dayalı olan Avrupa medeniyetinde her zaman, tarihler boyunca GİZEM ÖRGÜTLERİ var olmuştur. Bu örgütler hakkında anlatılanlar ve yazılanlar hiç iyi şeyler değildir. Hatta söz konusu örgütlerin Şeytanın amaçlarına hizmet ettiği inancı yaygın olarak kabul görmektedir. Şimdi sizlerle Batı-Pagan medeniyetinin tarihte çok önemli olmuş, günümüzde ise insanlık için hayati önem taşıyan bir örgütünü kasaca, özet olarak anlatmaya çalışacağım.

Tapınak Örgütü (Templar Şövalyeleri), ilk haçlı seferinden otuz yıl önce kurulmuştur.

Amaçları: Eski Ahit (Tevrat) ile Yeni Ahit (İncil)i birleştirerek tek din haline getirmek ve kendileri için kutsal topraklar olan Ortadoğuyu ele geçirmek. Sonra bütün dünyayı küresel olarak yönetimleri altına almak. Kudüs yakınlarda inşa edecekleri büyük bir tapınaktan bütün insanlığa hükmetmek. Yola gelmeyenleri, insanları ve milletleri bir şekilde yok etmek ...İnsan türünü köleleştirmeye yönelik bu ideali gerçekleştirebilirler miydi? Bir avuç insanın böylesine büyük bir ideal peşinde oluşu pek inandırıcı görülmeyebilir, hatta gülünüp geçilebilir.Acaba öyle mi? Bu örgütün neler yaptığına ve neler yapmakta olduğuna bir göz atalım:

Avrupada örgütlendiler. Nasılsa! Zenginleştiler,şatolar kurdular. Üyelerine fikri ve askeri eğitim verdiler. Hıristiyanlık ve özellikle İsa Peygamber hakkında çok farklı inançlara sahip olduklarından dolayı, Hıristiyanlar tarafından pek sevilmezler. Dışa yönelik olarak önce Filistin topraklarına yerleştiler ve arada faaliyetlere başladılar. Ancak otuz yıl sonra Haçlı seferleri başlayınca, orada rahatları kaçtı. 1291 yılında, kutsal toprakları terk edip Kıbrısa gittiler ve orada üslendiler.gerçek amaçlarını ve özellikle üyelerinin kimliklerini gizli tutarlar. Bu sebepten, Kıbrısta Sen Con (St. John) Şövalyeleri adını kullandılar...Daha sonraki tarihlerde, Akdenizi ve Egeyi tam olarak denetimleri altına alabilmek için Kıbrısı terk ettiler ve 1309 yılında Rodos adasına yerleştiler. Orada kullandıkları yeni bir ad kullandılar, artık onlara Rodos Şövalyeleri deniyordu. Akdeniz ve Ege denizinin ticaret yolları onların tekeline geçmişti. Çok zenginleştiler, Avrupada yeni araziler aldılar, şato ve kaleler kurdular. Çok sayıda şövalye ve savaşçı yetiştirdiler... çok uzun vadeli planlar yapıyorlar ve uyguluyorlardı. Oldukça güçlendiklerinden, Ortadoğu ile ilgili düşüncelerini uygulamaya koyabilirlerdi. Ancak! Bu arada, bölgede, hiç hesaba katmadıkları yeni bir güç oluşmuş, bir Türk İmparatorluğu kurulmuştur. Osmanlı padişahı, Rodos Şövalyelerinin niyetini anlamış, çalışmalarını izlemişti. 1522 yılında Osmanlı donanması Rodosu kuşattı. Savaş uzun sürmedi, ada Türklerin eline geçti....

Tapınak Örgütünün Avrupadaki ileri gelenleri, Ortadoğu için tasarladıklarını gerçekleştirebilmek için Akdenizi denetimleri altına almaları gerektiğini biliyorlardı. Hemen yeni bir karar alarak bu kez Malta adasına yerleştiler . Artık yeni adları, Malta şövalyeleri oldu. Malta kalesi çok muhkemdi, sarp kayalıkların üstünde, çok büyük bir şatoyu andırıyordu. Bu kale için,  Asla ele geçirilemez. deniliyordu. Kendilerini orada çok güvende hissediyorlardı. Amaçları için yoğun bir çalışma içine girdiler... Şövalyelerin hareketlerini sürekli takip eden Osmanlı İmparatorluğu, 1565 yılında Malta Adasını da kuşattı. Kalede dokuz adet çok iyi yetişmiş savaşçı, ayrıca beş yüz kırk bir adet şövalye vardı. Şövalyeler çok iyi savaşçılar olmanın yanı sıra, komutan ve strateji uzmanıydılar. Böylece kalede, yaklaşık on bin asker vardı. Osmanlı donanmasında ise yaklaşık otuz bin kadar levent vardı. Aslında öyle bir kaleye saldırmak için bu kadar deniz askeri yetersiz sayılırdı.... Malta zaten küçük bir ada,kalesi de çok geniş değildi. Böylesine küçük bir sahada, tarihin en kanlı savaşlarından biri oldu. Koca Turgut Reis bile bu savaşta şehit oldu! Ama sonunda yine Türkler kazandı, kale düştü...

İşte bu savaştan sonra Örgüt, kendi kutsal amaçlarının yanına bir yenisini ekledi.

Zaten var olan Türk-İslam düşmanlığı kronikleşti ve bir amaç haline geldi. İnançları gereği İslama düşmandılar ama diğer İslam milletlerini hiçe sayıyorlar, baş düşmanları olarak Türkleri görüyorlardı... Tapınak Örgütü (Templar Şövalyeleri) toplandılar ve Osmanlı İmparatorluğuna karşı mücadele etmeyi amaç olarak kararlaştırdılar. Bu kararı aldıktan sonra neler mi yaptılar? Uzun vadeli bir planlamaya şunları yaptılar: İslam birliğinin oluşmasını engellemek, böylece Türkleri yalnız bırakmak amacına yönelik çalışmalar başlattılar.zamana yayarak, Osmanlı sarayındaki üst düzey görevlileri uzaklaştırıp yerlerine devşirmelerin yerleştirilmesi için faaliyete geçtiler.Osmanlı yönetimini,halk nazarında gözden düşürmek için, taşraya gönderilecek yönetici ve görevlilerin cahil-kökten dinciler arsından seçilmesini tezgahladılar.İmparatorluğunun, altından kalkamayacağı kadar borçlandırılması için her olanağı ve hileyi kullandılar.Osmanlı İmparatorluğu içindeki azınlıkları, sürekli isyana teşvik ettiler ve onları örgütlediler...Günümüze geldiğimizde ise:1300lü yılların o küçük gizem örgütü artık bir dünya gücü haline gelmiştir. Üyeleri ve faaliyetleri gizli gibidir ama bu konularla ilgilenen herkes onları ve yapmakta olduklarını bilmektedir. Tapınak Örgütü (Templar Şövalyeleri), soğuk savaş döneminde CIA ile birlikte çalışmış adeta iç içe girmişlerdir. Zamanın CIA başkanlarından Vilyam Kolbinin adı (William Colby) örgüt üyesi olarak geçmektedir. Kolbi bunu inkar etmemiş, hatta bir soru üzerine,  Ben sadece küçük bir anahtarım. Demiştir!.. Örgütün etkilediği-içinde olduğu söylenen bir başka kuruluş ise NATOdur. Natonun genel sekreterlerinden, Aleksander Heykin de (Alexander Haig) söz konusu örgütün üyesi olduğu bilinmektedir.Tapınak örgütü (Templar Şövalyeleri), tarihi idealin caymış değildir, aksine çok çok ilerleme kaydetmiştir. Şöyle ki: Atlantikten Urallara kadar uzanan, büyük bir birleşik Avrupa devleti planlamışlar. Bu plan, Örgüt üyelerinden Vistın Çörçil (Winston Churchill), tarafından uygulamaya konulmuştur. Böylece 1948 yılında Avrupa Birliği için ilk adım atılmıştır... (Bu arada, Osmanlı İmparatorluğuna yapılanlar ile günümüzde Türkiye Cumhuriyetine yapılmakta olanlar sizce örtüşmüyor mu?)         ( Bizce EVET )

Bu günlerde;küreselleşme,büyük Ortadoğu planı, dünyayı tek elden yönetme arzuları, insanları köleleştirme çalışmaları..... Neler oluyor?!

 

PAPA 16.BENEDİKTUS TÜRKİYE YE GELMEDEN ÖNCE SÖYLEDİKLERİNDEN BAZI ALINTILAR..

Süheyla Kebabcıoğlu Aksay

Arşt.Yazar

Köktürkler Platformu/Antalya

 

24 Aralık 1999 tarihinde Papa olmadan önce Kardinal Ratzinger ismi ile ;Birinci bin yılda Avrupa Hristiyanlaştırıldı.İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı.Üçüncü bin yılda hedef Asyadır.denmiştir.

11 Ağustos 2004 de yine Papa olmadan önce Le figaro adlı dergiye şu mesajı verdi.

12 Eylül 2006 da Almanyaya ziyaret yapar.Orada ki konuşmasında Hz.muhammed s.a.hk.şunları söyledi:Muhammedin getirdiği hiçbir yenilik yok.Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler getirdi.Tıpkı vaaz ettin kılıç gücü ile yayılması emrini verdiği gibi.Dinde zorlama yok sözü,Muhammedin henüz güçten yoksun olduğu ilk dönemlerini yansıtıyor.Dine davet için ,şiddet ve tehdit yerine,iyi konuşma kapasitesi ve doğru akıl yürütme gerekir.Hristiyanlıkta tanrı ve akıl arasında ayrılmaz bir bağ var.İslamda ise Tanrı kavramı çok soyut.Bu yüzden akıl ile arasında ayrılmaz bir bağ yok.

Almanyadan dönüş yolculuğunda ise şunları söylemiştir:Türkiyedeki Diyanet İşleri Başkanlığının ne yaptığını,ne anlama geldiğini bilmiyorum.Türkiyedeki Laikliğin işleyiş tarzından hiç memnun değiliz.

Almanya ziyaretinden sonra nereye gideceğini sorarlar.Bundan sonra Konstantinopolise gideceğim.cevebıbı vererek İstanbulu kasteder.

26 Kasım 2006 da Katolik din adamlarının Asyada yaptıkları bir zirveye şu masajı yollar.Kilisenin İsayı daha fazla tanıtan ve bir cemate dönüşebilmesi için HRİİTİYANLAŞTIRMA NEŞESİNİ YENİDEN keşfetmesi gerekiyor.Oralarda iman gerçekten kök saldığında,misyonerlerinde İncili o yörenin kültürüne harmanlamaları gerekli.Bu sayede dinin ordaki yerel dillere ve kültürlerde yaşanır hale gelmesi sağlanmalıdır.Günümüzde hristiyanlaştırma;kültürler ve dinler arasında karşılıklı açıklık ve sevgi temelinde samimi ve gerçek bir diyalog çalışması eşliğimde yapılmalıdır.

Bu mesaj aynı zamanda diyalog tezinin gerçek yüzünü  anlatmaktadır.29 Kaım 2006 da Selçuk Meryem Ana evi önünde kabalığa hitabında şu sözlere yer verdi.Türkiyede bulunan hristiyanlar hergün zorluk ve meydan okumalarla karşı karşıya gelmektedirler.Bütün bu sözleri sarfeden Papa Türkiyeye ne içim geldi.?Bunları düşünmek ve değerlendirmek bunun içinde gelişmeleri izlemek zorundayız.

 

SONUÇ

Görülüyor ki Papa masum bir din adamı görüntüsünden,çok da masum olmayan siyasi hedefler için ülkemize geldi.Gezinin sonuç bildirgesi Türkçe yayınlandı.Bildirgede sadece Hristiyanlar terör tehlikesi karşısındadırlar ifadesi ile Hristiyanların dışında kalan inanç sahiplerini terörle itham ettiler.Ayrıca dinler arası diyalog derken barıştan birlikte hareketten söz ediyorlar.Ama bütün dünya hristiyanlarına birlik ve barış çağrısı yapıyorlar.Kime karşı?Papanın Sultanahmat camiinde Huzur duruşusırasında sol elini sağ eli üzerine koyarak iki parmağı ile zafer işareti yapması kimlere ne mesaj verdiğinin net görüntüsü değil midir.?

Bizi televole kültürü ve yayınları ile uyuturlarken elin adamları yüzlerce yıllık,Türkleri yok etme planlarınıadım adım uygulamalaya koymaktadırlar.

Türkleri Anadoludan silemediler.Öyle ise Bu düşünce ile yeni Roma,Bizans rüyalarını9 görmeye başladılar.Ama ne yaparla yapsınlar nafile...Yeter ki bizi yönetenler adam gibi adam olsunlar..dik dursunlar.konuşmalarında:ama,fakat,laki,sanmıyorum,bilmiyorum,sanmıyorum gibi

 

PAPA NEDEN GELDİ?

Süheyla Kebabcıoğlu Aksay

Arşt.Yazar

Köktürkler Platformu/Antalya

 

Türkiye aleyhine ve islamiyet hakkında söylerinden sonra Papa gelmez heralde diye düşünüldü.Tartışıldı.

Ne yüzle gelecek?

Gelmez,gelemez!..

Özür dilemeye gelecek vb.Herkes bir şey söyledi.Ama biz biliyorduk ki,Papa hem ziyaretini planladığı biçimde uygulayacak,hem de özür dilemiyecekti.Zira B.O.Pun bir parçası olan papa ziyareti Türkiye üzerinde basamak basamak gerçekleştirilen ayak oyunlarının ve müdahalenin din ayağı idi.Papanın geliş amaçlarını şöyle sıralayabiliriz.

1-Fener Patriği Bartholomeosun ekümenlik iddalarına destek vermek ve ekümenliği dünyaya ilan etmek.Zira böylece 200 milyon Ortodosk ların başı da, Partholomeos olacaktır. Dolayısı ile ABD nin lehine Rusyayı ve Asyayı kontrol altına almış olacaklardır.

2-Bin yıldan beri araları açık olan doğu ve batı kiliselerin (katolik ve ortodoskların)küskünlüklerine son vererek,birlikte daha bir hristiyan ittifakı sağlamak.

3-Giderek gücü tükenen hristiyanlığın,güçlenen islam karşısında;yeniden güç toplaması ve itibar kazanmöası için birlik mesajı vermek.

4-Fener Patrikhanesinin Sur içi-Balat ve Kültür adası projelerine destek vererek Devlet içinde devlet olmasını sağlamak.Yani sur içi katolik devletini oluşturmanın zeminini hazırlamak.

5-İstanbulu Avrupa Kültür Başkentiolarak kabul eden AB ye destek olmak.Böylece İstanbulu üç dinin merkezi haline gtetirerek Türk şehri olmaktan çıkarmak için gerekli adımları atmak.

6-Yabancılara ve kiliselere ait olduğu iddia edilen vakıflar ve diğer taşınmaz malların ,Türkiye Cumhuriyetinden iade edilmesini sağlamak.

7-Azınlık haklarını dayatmak,ABnin bu konu7daki isteklerini desteklemek.

8-Ruhban okulunu7n açılmasını sağlamak.

9-Üçüncü bin yılın Asyanın Hristiyanlaştırılması projesini ilan etmek ve bunu Türkiyeden başlatmak.

10-Uygulanan ziyaret programı ile Anadolunun bir<>olduğu fikrini dünyaya yaymak.

11-30 Kasım Aziz Andreas günüdür.Hristiyanlar için çok önemli bir ayin günüdür.Bu ayine Fener Ortodosk Patriği ile katılarak dünya hristiyanlarına birlik çağrısı yapmak,dolayısı ile Türkleri Anadoludan atma projesini başlatmak.

12-21.Yüzyıl Haçlı Seferini bu yüzyıla uygun olarak başlatmak.Unutulmamalıdır ki 1.Cihan ve 2.Cihan Savaşlarınıda başlatanlar Kiliseler olmuştur.Bu dönemin savaşı ise nazik yumuşak başlı,tonton görünümlü güler yüzlü güzel konuyşan papa ve papazlarla olacağını dünyaya ilan etmek

13-Kısacası 30 Kasım 2006 Anadolunun yeniden Hristiyanlaştırılması çalışmalarının  resmi olarak tarihe gheçirilmesini sağlamak.

Bunların önümüzdek, günlerde izleyip göreceğiz.Zira komplo teorisi üretmiyoruz.AB nin Papanın ve Papalığın tavırları bize bunları zaten anlatmaktadır.

 

 

 

 

 

HIRİSTİYANLIK

 

Çarmıha gerilmiş İsa Hristiyan inancının başlıca sembolüdür

Hıristiyanlık, Ortadoğu kökenli, tektanrılı din. İsanın adına atfen İsevilik, İsanın doğum yerine atfen Nasranilik de denir. Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir. Dünyanın her yerine yayılmış olmakla birlikte yoğun olarak Avrupada, Amerikada, güney Afrikada ve Avusturalyada bulunmaktadırlar.

 

Kökenbilim

Hıristiyan sözcüğünün kökeni, mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan khristos kelimesine dayanır. Khristos olarak adlandırılan İsaya inananlara ilk olarak Antakya/Tarsus bölgesinde Hristiyan denmeye başlanmıştır [kaynak belirtilmeli]. Hristiyan sözcüğü, Mesihin yandaşı ve Mesihe bağlı anlamlarına gelir.

Khristos kelimesinin Türkçedeki karşılığı Mesih ise İbranicedeki maşiah kelimesine dayanır. Bu sözcük İbranice kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış anlamına gelir. Batı medeniyetlerinde İsa için kullanılan Christ, Christus, Cristo vb isimler Mesihin Yunanca karşılığı olan Khristos kelimesinden türemiştir.

Yağ ile kutsama geleneği

Tarih öncesi İsrail kralları ve yüksek rahipleri, yeni görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevratın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. Geniş anlamıyla bu unvan Tanrının bir görev vermek üzere seçmiş olduğu kişileri de kapsıyordu. Eski Ahitin Yeşaya kitabında Yahudileri sürgünden kurtaran Pers kralı Kirosa da bu ünvanla (mesih) hitap edildiği görülür.

Kitabı Mukaddes

Hristiyanlığın kutsal kitabı, Kitabı Mukaddes veya aynı anlama gelen Kutsal Kitap adı ile anılır. Kitabı Mukaddes, Eski Ahit ve Yeni Ahit olmak üzere başlıca iki bölümden oluşur.

Eski Ahit

Kitabı Mukaddesin ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Ahit İsanın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberleri, din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. Bu bölümde İsa veya Meryemden bahsedilmez.

Yeni Ahit

Kitabı Mukaddesin ikinci bölümünü oluşturan Yeni Ahit ise İsanın sağlığında ve/veya ölümünden sonra Havariler, Hristiyan din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. Hristiyan alimlerince kanonik kabul edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri Yeni Ahitin ilk dört bölümünü oluşturur.

Yahudi kutsal metinlerinden oluşmuş Tanahın Hristiyanlıkta Eski Ahit olarak adandırılmasının nedeni tanrının İsadan asırlar önce Musa ile Sina Dağında yaptığına inanılan antlaşmadır. Hristiyanlar tanrının İsa ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından ötürü Kitabı Mukaddesin İsadan bahseden ikinci bölümünü Yeni Ahit olarak adlandırırlar. Bununla birlikte Yahudiler ikinci bir antlaşmayı kabul etmez, Tanahın Eski Ahit olarak adlandırılmasını uygun bulmaz ve bu ismi kullanmazlar.

İncil

İncil, Kitabı Mukaddesin, Yeni Ahit kısmının ilk dört bölümünün her birine verilen isimdir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından kaleme alınmış olan dört İncil yazarlarının adıyla anılır. İnciller İsanın hayatını ve öğretilerini anlatır.

Türkçeye Arapçadan geçen kelimenin aslı Yunanca *?????????? (Evangelion)* şeklindedir ve iyi haber, müjde anlamına gelir.

İncil kelimesi gerçekte Yeni Antlaşmanın ilk dört kitabını (bölümünü) karşıladığı halde, bazen Yeni Antlaşmanın tamamı için de kullanıldığı olur. Türkçede sık sık yanlışlıkla Kitabı Mukaddes yerine kullanılır. Yeni Ahitin ilk dört kısmını oluşturan kanonik İnciller: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir.

Mezhepler

Kilise

Hristiyanlıkta mezhepler kilise olarak adlandırılırlar. Binlerce mezhebi olan Hıristiyanlığın başlıca mezhepleri, Roma Katolik Kilisesi (1.2 milyar kişi), Protestan Kilisesi (360 milyon) ve Ortodoks Kilisesidir (170 milyon).

Musevilike göre Hıristiyanlık

İsa, Roma İmparatorluğunun Yahudiye eyaletinde Yahudi bir anneden dünyaya gelmiştir. Hıristiyan ve İslami kaynaklara göre tanrı tarafından bir mucize eseri olarak babasız dünyaya gelmiştir. Yeni Ahitte üvey babası Yusufun Davut peygambere kadar çıkan soyağacı verilir.

İsa, annesi Meryem, üvey babası Yusuf, kendisine ilk inanan arkadaşları ve ilk takipçilerinden Yahudi olanlar terminolojide Yahudi Hıristiyanlar olarak adlandırılır. Yahudi Hıristiyan tabiri günümüzde Yahudi soyundan gelmekle beraber Hıristiyan olmuş kimseleri tanımlamakta da kullanılır.

Yahudiler İsanın mucize eseri olarak babasız doğduğuna, binlerce yıldır bekledikleri ve halen de beklemekte oldukları kurtarıcı mesih ya da peygamber olduğuna inanmazlar. İsa, içinde yaşadığı Yahudi toplumunda bekledikleri mesih olduğunu ileri sürdüğünde, halkın bir kısmı buna inanmıştır. Ancak buna inanmayan Yahudi din adamlarının teşvikiyle, Yahudiye eyaletinin Romalı valisi Pontius Pilatus tarafından halkı isyana teşvik etmek suçlamasıyla çarmıha gerilmiştir.

İslamiyete göre Hıristiyanlık

İslam dinine göre Hıristiyanlık, Semavi Dinlerden biridir ve dünya üzerindeki diğer dinlere nazaran Yahudilikle beraber özel bir yere sahiptir. Hıristiyanlar Ehl-i Kitap yani kendisine kutsal kitap gönderilenler olarak kabul edilirler.

İslama göre İsa Allahın peygamberlerindendir ve Kuranda İsa Mesih olarak anılır. Bununla birlikte Kuranda İsanın tanrının oğlu olmadığı ve İsanın çarmıha gerilmediği vurgulanır. İslamiyette, İncilin başlangıçta tanrı kelamı olarak İsaya indirildiğine ve sonradan tahrif edildiğine inanılır.

 

İSA

Türkçede kullanılan adı Arapça kökenlidir (????). Anadoluda sözcüğün -Ese- ve -Esi- biçiminde kullanıldığı da görülür. Batı medeniyetlerinde kullanılan Christ, Christus, Cristo vb. isimleri, İbranice kutsal yağ ile ovulmuş, kutsanmış anlamına gelen Mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan Hristos (???????) kelimesinden türemiştir

Teolojide kullanılan, İsanın yaşamına dair ana kaynaklar Yeni Ahitteki dört kanonik İncildir (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna). Genel kabule göre bunlar I. yüzyılda yazılmışlardır. Yakın zamanda Havari Yehuda İskariyot tarafından yazıldığı kabul edilen Yehudanın Müjdesi belgelerine ulaşılmıştır.

Hristiyan tarihçilerin ve Kitab-ı Mukaddes konusunda araştırma yapan teorisyenlerin bir çoğu, İsanın Celileli bir öğretmen ve marangoz olduğu, şifa dağıttığı, Vaftizci Yahya (Yahya Peygamber) tarafından vaftiz edildiği, -halkı isyana teşvik etmek- suçuyla, Yahudi din adamlarının teşviki ve Roma İmparatorluğunun Yahudiye eyaletinin valisi Romalı Pontius Pilatusun emri ile Kudüste çarmıha gerildiği konusunda hemfikirdir. Buna rağmen az sayıda tarihçi ve araştırmacı, İsanın gerçek bir şahsiyet olduğu konusunda şüphecidirler. Dini metinlerde, İncilde ve Kuranda sıkça bahsinin geçmesine rağmen tarihi belgelerde ismine rastlanmayışını, mitolojik bir karakter olabileceğine yorarlar.

Hristiyanlık dışında İsanın önemli bir figür olarak kabul edildiği bir diğer din de İslamdır. İslama göre İsa; Meryemden babasız dünyaya gelmiştir, son peygamberin gelişini haber veren bir müjdecidir ve Allahın İsrailoğullarına gönderdiği bir peygamberidir. Kuranda ismi -İsa Mesih- olarak geçer .İslama göre İsa çarmıha gerilmemiştir. Ayrıca İslam, İsanın tanrının oğlu olduğu fikrini şirk kabul eder

Museviliğe göre ise İsa, sahte peygamberdir. Bununla beraber modern Yahudilerin bir kısmı İsanın aziz veya peygamber olabileceğini ancak kesinlikle bekledikleri kurtarıcı (mesih) olmadığını düşünürler.

 

Soyu ve doğumu  [değiştir]Bazı araştırmacılara göre İsa, Roma İmparatoru Augustus zamanında, o dönemde Roma İmparatorluğuna bağlı olan Beytüllahimde (Bethlehem) (M.Ö. 4) dünyaya gelmiştir. Bazı kaynaklara göre Beytüllahim yer adı değil, İsanın doğumu sırasında gökyüzünde görülen çok parlak yıldız gibi bir nesnedir. Bu iddiaya göre Beytüllahim tabiri İsanın nerede değil, ne zaman doğduğunu göstermektedir. Beytüllahim bugün Filistin Özerk Bölgesindedir.

İbrahimin oğlu İshakın soyundan geldiğine inanılır. Tanrı tarafından babasız doğduğuna inanıldığı için soyu üvey babası Yusufa göre tayin edilir.

Annesi Meryem, Levioğulları soyundan geliyordu. Yeni Ahit, Meryemin kocası ve İsanın kanuni babası olarak andığı marangoz Yusufun Davuda kadar çıkan soyağacını verir. Eski Ahitte Meryemden ya da İsadan o dönemde henüz dünyaya gelmedikleri için sözedilmez.

Kuranda ise Meryemden, Meryemin annesinden, babası İmrandan ve İsadan bahsedilir, Meryemin annesinin Meryemi doğurması anlatılır. İsanın daha beşikte iken konuştuğu ve babasının olmadığı, İsanın yaratılmasının Âdemin yaratılması gibi yoktan olduğu, İsanın öldürülmediği ve hala bir biçimde yaşıyor olduğu yazılıdır (Nisa süresi, 156-157. ayetler).

 

Hristiyanlıkta İsa  [değiştir]Ana madde: Hıristiyanlıkta İsa Hristiyanlar için İsa tanrının oğlu ve bizzat tanrının kendisidir. Baba (Tanrı) ile insanlar arasında aracı, Beklenen mesih, kurtarıcı, rab, tanrı ile aynı -öz- den olan, güçlü tanrı, tek insan, dünyanın tek kralı, Kutsal Üçlü Birlikteki kişilerden -oğul-dur. Hristiyan kaynakları onu -İsa Mesih- olarak anarlar.

İsanın tanrısal ve insani özellikleri farklı mezheplerce farklı yorumlanır. Hristiyanlığın Monofizit görüşüne göre insani tabiatı ile tanrısal tabiatı, Tanrısal özü altında erimiş ve ayrılmaz bölünmez tek bir tabiat meydana gelmiştir. Çarmıhta, İsanın insani tabiatı gibi ilahi tabiatı da acı çekmiştir. Meryem Theotokosdur, yani Tanrı anasıdır.

Diofizit görüşe göre ise insani ve tanrısal olmak üzere birbirinden bağımsız iki tabiatı vardır. Çarmıha gerildiğinde ilahi tabiatı bedeninden ayrılmış, sadece insani tabiat acı çekmiştir. Meryem, insan olan İsanın annesidir dolayısıyla da ona Theotokos yani Tanrı anası denemez.

Ortodoks, Katolik ve Protestanlara göre İnsani ve Tanrısal iki tabiatı olup bunlar asla birleşmezler, karışmazlar ve ayrılmazlar.

İslamda İsa:İslamdaki -İsa- inanışın ayrıntılı bir anlatımı için lütfen İslamda İsa maddesine bakınız.

Babasız doğuşu  [değiştir]İslam dininde İsa, Allahın önemli peygamberlerinden biri olarak inanılır ve sevilir. Hristiyan metinleri gibi Kuranda İsanın biyolojik bir babası olmadan, Tanrının isteği ile doğduğunu belirtir.

-Allah nezdinde İsanın durumu, Ademin durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona -Ol!- dedi ve oluverdi.- (Al-i İmran Suresi, 59)

İsa Kuranda mütemadiyen -İsa bin Meryem- (yani Meryem oğlu İsa) olarak anılır. Yine Hristiyan inancına benzer şekilde İslamda da onun Allahın izniyle çeşitli mucizeler göstermiş olduğuna inanılır:

-...Meryem oğlu İsaya da mucizeler verdik. Ve onu, Rûhul-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.- (Bakara Suresi, 87)

-Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelimeyi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa Mesîhtir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allahın kendisine yakın kıldıklarındandır.- (Al-i İmran Suresi, 45)

Mesih kavraminin İbraniceden gelmesi ve diğer İbrahimi dinlerde de yer alması nedeniyle, peygamberin ölümünden sonraki yıllarda bu kavram sık sık israiliyyata konu olmuşur. Mesih kavramı Kuranda kimi yerlerde İsa Mesih şeklinde kullanılır ancak ayrıntılı olarak açıklanmaz.

İslamiyet İsanın Tanrı olduğunu veya Tanrının oğlu olduğunu kabul etmez, bu tür bir fikre şiddetle karşı çıkar. Kuranda bu durum şöyle açıklanır:

-Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesîhdir diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır...- (Maide Suresi, 17)

-...Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.- (Ihlas Suresi)

Ayrıca Kurana göre, İsa çarmıhta ölmemiştir.

-Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsayı öldürdük demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilâkis Allah onu (İsayı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.- (Nisa Suresi, 157-158)

Ahmediyye mezhebine göre çarmıhtan kurtulan İsa, Keşmire gitmiş ve burada Yuz Asaf ismiyle yaşamış, ölmüştür. Fakat genel İslam mezheplerinin ve ehl-i sünnetin görüşü bu yönde değildir.

Kuran da İsanın İslam Peygamberi Muhammedin geleceğini bildirdiği belirtilir:

-Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allahın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed [11] adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.- (Saf Suresi, 6)

Bazı İslam düşünürlerine göre İncilde bahsi geçen Faraklit, İslam peygamberi Muhammeddir.

Milat  [değiştir]Miladi takvim İsaya göre düzenlenmiştir. Milat, İsanın doğumudur. -M.Ö.- Milattan önce, -İ.Ö.- İsadan önce demektir. Aynı şekilde -M.S.- milattan sonra, -İ.S.- İsadan sonra demektir. Milattan sonra anlamında kullanılan A.D. (Anno Domini) Latince -Efendimizin yılında- anlamına gelmektedir.

MERYEM

Hıristiyan kaynaklarına göre Meryem  [değiştir]Meryem annesi tarafından daha doğmadan erkek olacağı varsayımı ile Süleyman Mabedine (Beyt-i Makdis) adanmıştı.Hristiyan azizler ve yortu takvimine göre Meryemin annesinin adının İbranice karşılığı Hanna/Anna ve babasının adı Joachimdir. Kız doğmasına rağmen o zamanlar bir erkek adı olan Meryem adı verildi. Hayatı boyunca Filistin topraklarında yaşadı. Zekeriya peygamberin himayesinde Kudüs Mabedinde büyüdü. Beytlehemde babasız olduğuna inanılan çocuğu İsayı dünyaya getirdi. Bu doğum nedeniyle Yahudi toplumunun saldırılarına uğradı.

Bir Hıristiyan inanışına göre, Meryem bu saldırılar üzerine Türkiyedeki Efes antik kentine göç etmiştır. Yine bazı Hıristiyan din adamları, Meryemin kayıp mezarının o dönemdeki adı selefkos olan Silifkede olduğuna yine kuzeni olan hagia teqla ile gömüldüne rivayet ederler. Bugün hagia teqla kilisesi ve evi kutsal sayılmaktadır. Papa 9. benedich, 1803 yılında bu evi hac mekanı ilan etmiştir.

Hıristiyan dünyasında Meryemin kilise hayatındaki konumu mezhepsel olarak bazı bölünmelere yol açmıştır.Katolik kilisesi,Meryemin bekaretinin ölene kadar muhafaza edildiğine ve öldüğünde bedeniyle beraber cennete çekildiğine inanmaktadır,Protestanlar ise Günahsız Doğum a itikat etmekle beraber,Meryemin ebedi bekaretini ve göğe çıkışını İncilsel hiçbir dayanağı bulunmadığı nedeniyle reddederler.

Yeni Ahitte Meryem hakkında en çok bilgi verilen bölüm, Luka İncilidir.

İslam kaynaklarına ve Kurana göre Meryem  [değiştir]Melekler: -Ey Meryem! Allah seni seçti, arıttı ve dünyaların kadınlarına seni üstün tuttu.- (3:42)

Kuranda Meryem, adı doğrudan telaffuz edilen tek kadındır ve pek çok kez anılmaktadır. 19. Sure -Meryem- adını taşımaktadır. Meryemin ailesi, Al-i İmran, bir başka Sureye isim vermiştir. Ayrıca Meryemin çok önemli bir kişi olduğuna ilişkin pek çok ayet bulunmaktadır. Örneğin: Meryemoğlunu da, annesini de belge kıldık. Her ikisini de pınarı bulunan, oturulabilen bir tepeye yerleştirdik.(23:50). Burada Meryem, İsa ile birlikte Allahın varlığının bir işareti olarak gösterilmiştir. Ayrıca dinbilimsel açıdan tepe (veya dağ) ruhsal arınmışlığı ve Allaha yakınlığı simgeler. Pınar da yine Meryeme verilen önemin bir işareti olup, dini metinlerde cennet, huzur, arınmışlık kavramlarıyla bağlantılı olarak kullanılır.

Kurana göre, Meryem, İmranın kızıdır. Meryeme İsayı doğuracağı Cebrail tarafından müjdelenmiştir. Doğum insanlardan uzakta, bir hurma ağacının altında gerçekleşir. İsanın bir babası olmadığından Meryem utanç içindedir. Ancak ilahi bir ses, kendisine üzülmemesini, doğacak çocuğun şerefli kılındığını söyler. Meryem, bebekle birlikte topluluğun arasında döndüğünde, iffetsizlikle suçlanır. Meryem, iffetli olduğuna kanıt olarak bebeği gösterir. Bebek İsa konuşarak Allahın kendisini peygamber yaptığını, annesine iyi davranmayı öğütlediğini söyler. (Meryem Suresi, 19:16-34) Bu bilgiler Luka İncili ile paralellik göstermektedir.

Al-i İmran Suresine göre -Rabbi o kızı beğenerek onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi...- (3:37). Bu surede Meryemin, Yahya peygamberin babası olan Zekeriyanın korumacılığında büyüdüğü anlatılır. Zekeriya, Meryemin bulunduğu mabede her girişinde, yanında bir miktar yiyecek bulur. Bu yiyeceğin kaynağını sorduğunda Meryem, -Bu Allahın katındandır cevabını verirdi. Çünkü, Allah dilediğini düşünülmeyen yerden hesapsızca rızıklandırır.- (3:37).

Yine bu surede, melekler Meryeme şu şekilde hitap ederler: -Ey Meryem! Allah seni seçti, arıttı ve dünyaların kadınlarına seni üstün tuttu.- (3:42)

 

Kuranda Meryemden bahsedilen ayetler Al-i İmran Suresi 3:35-37, 42-47, 59

Nisa Suresi 4: 156-158

Maide Suresi 5:75

Meryem Suresi 19: 16-34

Müminun Suresi 23:50

Tahrim Suresi 66:12

Enbiya Suresi 21:91

MERYEM SURESİ

Mekke döneminde inmiştir. 98 ayettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. ayetler Medine döneminde inmiştir. Sure, Meryemin, oğlu İsayı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Surede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla baz