AHISKA-MESKETYA TÜRKLERİ DOSYASI-1
Nüfus: 600.000
Bulundukları başlıca şehirler: Rusyanın Moskova, Smolensk, Orel, Belgorodj, Özbekistanın Fergana, Taşkent, Kırgızistanın Bişkek, Oş, Celal-Abad Kazakistanın Almatı, Jambıl (Taraz), Türkistan ve Kentav şehirleri.
İlk göç: 1944
Bölgedeki Türk toplulukları: Özbekler , Türkmenler , Kazaklar ve Kırgızlar.
Siyasi ve idari konumlan: 1944 yılından itibaren sürüldükleri bölgelerde azınlık olarak yaşayan Ahıska Türklerinin SSCBnin dağılmasıyla birlikte kuru- lan az sayıdaki sivil toplum kuruluşları dışında herhangi bir siyasi grupları yoktur.
TARİHÇE
Ahıska, Türkiye sınırına 12-30 km. mesafede Gürcistanın güneybatısına düşen bölgenin adıdır. 31 Temmuz 1944 gün 6279 sayılı Devlet Savunma Komitesinin gizli kararıyla top yekün sürgüne tabi tutulan Ahıskalıların çoğu, bu zor yolculuk şartlarına dayanamayarak hayatlarını kaybettiler. Ahıska Türklerinin neden sürgüne tabi tutuldukları tam 47 yıl gizli tutuldu. Ahıska Türkleri tarafından "vatana dönüş mücadelesi veren bir çok cemiyet oluşturulmuş ise de çeşitli ülkelerdeki sürgün hayatı hala devam etmektedir.
AHISKALILARIN KİMLİK MÜCADELESİ
Türkiye dışında 8 cumhuriyette 260 kadar yerleşim bölgesinde dağınık vaziyette yaşayan Ahıska Türklerinin sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili pek çok etkinlik sunan kültür merkezlerinde Ahıskalılar kimliklerini koruma mücadelesi vermektedirler. Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistanda Ahıska Türklerinin kurduğu çok sayıda Türk Kültür Merkezinde bu çaba gösterilmektedir. Özbekistanda bulunan Ahıskalılara ait kültür merkezi, Özbekistan Medeniyet Vakfı bünyesinde 1992 yılı başında Türk Medeniyet Merkezi adı ile kurul- muştur. Merkezin başında Dr. Ömer Salman bulunmaktadır. Dr. Salman bir mücadele ve gönül adamıdır. Hem Ahıskalılarca hem Özbekler tarafından sevilip sayılmaktadır. Kazakistan Ahıska Kültür Merkezi 1991 yılında Dr. Tevfik Kurdayev Haşimoğlu tarafından Almatıda kurulmuştur. Merkezde Türkçe, din bilgisi gibi dersler verilmektedir. Ayrıca merkez Türkiyeden Kazakistana giden Türk vatandaşlarına da kapılarını açmaktadırlar.
Kırgızistan Ahıska Türklerince 1991 yılında kurulan Türk Medeniyet Merkezinin başında eski milletvekili İzzet Maksudov bulunmaktadır. Bir işadamı olan Maksudov, Türkiyeden giden bir çok yatırımcıya yardımcı olmuş, Kırgızistan makamları ile ilişkilerini kolaylaştırmıştır. Bu üç merkezin stratejik açıdan önemleri çok büyüktür. Türk, Kazak, Kırgız, Özbek kardeşlikleri arasında nifak tohumları ekmek isteyenlere karşı bu merkez mühim görevler üstlenebilecek yapılanmalar haline getirilebilir.
12.12.2006
KÖKTÜRKLER
AHISKA/MESKETYA TÜRKLERİNİN TARİHİ
Tarihsel sürece baktığımızda Mesket Türklerinin Transkafkasyada önceleri muhteşem sonraları giderek küçük bir etnik grup özellikli trajik bir tarihleri görülmektedir.
Bu Gürcistanın ilk yerleşimlerini kuran öntürk boyları ülkenin güney kısmındaki Mesketi nin Akhaltsikh, Adigen, Aspindza ve hem de kısmen Djavakheti – Akhalkalaki ve Bogdanovda (1991 den beri –Ninotsminda) bölgelerinde yoğunlaşmıştır. 1944 Yılında tarihi anavatanlarından Orta Asya cumhuriyetlerine sürgün edildikten sonra,Orta Asyadaki yeni topraklarında kendilerini sonsuza kadar kalıcı olarak hiç görmediler.
Hep Yurtları,tarlaları,verimli toprakları ve terkettikleri evlerinin hayali ile yaşadılar. 1989 Yılında Sovyet KGB sinin kışkırtmaları ve provokasyonları ile buna inanan diğer bazı cahil ve yobazlık etkisindeki Türk Özbek boyları ile karşı karşıya getirildiler.Sovyet ajanları bunda başarılı oldular ve iki türk boyu çatıştılar. Bir kere daha SSCB nin her tarafına dağıldılar, fakat kendileri her zaman şiddet ve ayrımcılık kurbanı oldular. Anatopraklarına ve yurtlarına dönmek olan hayalleri halen gerçekleşmedi.Bir kısmı ise Türkiyeye göç ederek ahıska dernekleri kurarak ümitlerini yitirmediler.
SSCB yönetiminde 1989 yılına kadar Mesket Türkleri hakkında yazı yazmak ve bilgi vermek yasaktı. Hatta etnik kökenleri bile bilinmiyordu ve kaçınılmaz olarak insanlar onlar hakkında spekülatif haberler ürettiler.Bunlar etnik köken olarak 19. ve 20 Yüzyıl Rus imparatorluğuna kadar geri giden bazı belgelerde Müslümanlar, Türkler, Tatarlar, ve Gürcü-Sünniler olarak tanımlanmışlar, 1944 Sürgünü öncesi Sovyet yıllarında ise onlara Türkler veya Azerbaycanlılar ve bir ara da Gürcüler diye isimlendirilmişlerdi. Orta Asya ya getirildiklerinden sonra resmi belgelerde ise Türkler veya Azerbaycanlılar olarak kaydedildiler.Bazıları ise nüfus asimilasyonu için Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, veya Kafkasyalılar olarak Nüfus Defterlerine işlendiler.
SSCB ajanlarının çıkardıkları Özbekistandaki 1989 kıyımdan sonra kendilerine Mesket Türkleri veya Türk-Mesketler, ve Gürcistanda ise Mesk-Müslümanları denilerek dünya gündemine girdiler.Daha Sonraları, bazı bilimsel çalismalarda, Ahaltsih Türkleri adıyla yeni bir etnik oluşum adı ortaya atıldı ki bu terim Gürcistandki Mesketya bölgesinin ana şehri Ahaltsih adından gelir.Türkiyede ve Türkler arasında Ahıska Türkleri ismi çok daha yaygınlaşarak kullanılmaya başlandı.Bunlar Oğuzların Karapapah Türkleridir.Kara renkli papak giymeleri bu ismi almalarında etken olmuştur ve kurtuluş savaşı kahramahları Atatürk ve arkadaşları da bu insanların Kırum savaşı sonrası kitleler halinde yerleştikleri bir hat olan Yozgat,Amasya,Çorum,Sıvas,Samsun,Erzincan,Tunceli,
Bayburt,erzurum,kars,iğdır,Ardahan gibi Türk topraklarında kalan bölgelerdeki insanlarla ilk kurtuluş savaşı temasını işlemiş ve kendisi ile silah arkadaşları da papak giymişlerdi.
Mihrali Bey
Bu insanlar ayrıca arapça çoğul olarak Türkmenler anlamına gelen Terekemeler olarak da isimlendirilmiştir.Türkiye topraklarına göçtükleri bu yöreler dikkat edilirse bir şerit halinde gürcüstan ve ermenistan daki anayurtlarının bir devamı şeklindeki coğrafyadır.Bu insanlar Türkiye topraklarında Karapapah Türkleri ve Terekemeler,Gürcüstanda Ahıska Türkleri ve Mesketyalı Türkler,Azerbaycanda ise Borçalı Türkleri olarak isimlendirilmekte olup özünde tek ve aynı bir Türk Oğuz boyudur.
ETNİK KÖKENLERİ
Onlar hakkındaki tüm bilgilerin kronolojik süreçleri kesintilidir ve tarihçiler bile hala tam olarak bu etnik grubunun orijinlerinin ne olduğunu söylemek istememktedirler.Çünki bu insanların Anavatan olarak bellediği topraklar jeostratejik ve jeopolitik özellige sahip transkafkasya topraklarıdır. .
Yetmişli yıllarda ve özellikle Seksenlerin sonuna doğru Mesket Türklerinin anavatanlarına dönüşü harekatı kurulduğunda, kökenlerine dair iki rakip teori ortaya çikmistir. Taraflardan tabiki gürcü tarihçilerinin iddasını yansıtan bu görüşe göre ,bu insanların köklerinin Gürcü olduğu iddiasını sürdürdü. Bu bakış açısı halen bir çok Gürcü sosyal bilimci tarafından da benimsenmektedir. onlara göre, Gürcistanın tarihi bölgesi Mesket 1578 de Osmanlı imparatorluğu tarafından fethedilmiştir ve bunun neticesi olarak yerli halk İslam dinine döndürülmüş, Türk idaresi altında yetiştirilmiş, ve bunu takiben Gürcü kimliklerini kaybetmişlerdir. Be teori seksenli yıllarda geniş kabul gördü, özellikle de Fergana olaylarından sonra ve böylece bu etnik grup Mesketli Türkler veya Türkler-Mesketliler diye bilinmeye başlandı. ancak, Mesket Türklerinin kendi aralarında popüler olan diğer bir teoriye göre ise, onların kökenleri Türk dür ve bu etnik grubun gerçek ismi Ahıska Türkleri dir.
TARİHSEL SÜREÇ
Yeniçağa kadar olan Mesket Türkleri tarihsel devri
Mesket Türklerinin kökeni karmaşik gösterilmekte ise de , bir çok yönleri vardır ve Transkafkasya Coğrafyasının M.Ö.3 binlerden itibaren Prototürk kavimleri ve onların en güçlülerinden biri biri olan İskitler ile Türkistan kopup gelen ve daha sonraları hun,avar,balgar,hazar,peçenek ve diğer kıpçak türklerinin kür -aras boylarına yerleşmeleriyle bağlantılıdır.
Transkafkasya-Gürcü-Türk ilişkileri ile Mesket Türklerinin tarihi ve Gürcistandaki Türk yerleşimleri konusu ve de Kafkaslardaki bugüne kadar taşinan geniş kapsamlı etnik gelişmelerle yakından ilişkilidir.M.Ö 2 binlerde tüm Avrasya ve buna dahil olarak Kafkasya bölgeleri İskit ve sarmatların egemenliğindeydi.Bu dönemde Kafkasya ve kür boylarına yerleşen öntürk boylarının çesitli köktürk tamgaları halen tespit edilmiştir.
Gobustan/Azerbaycan
Bunların en önemlileri gobustanda ve Elbruz eteklerindedir.Bölge öntürk özelliklerini süreç içinde daima taşimış ve tarihçi herodotun da anlattığı gibi kımız içip ata binenöntürk boyları hayranlıkla izlenmiştir.
M.Ö.5 yy.da Rawlinsonun Altıncı Büyük Doğu İlhanlığı kitabında anlattığı gibi Part adıyla da anılan ama esas isimleri Messaget olan Türk boyu büyük bir ilhanlık kurarak ,Türkistandan bugünki Transkafkasya dahil tüm topraklara egemenliğini kabul ettirmişti.
Perslerin entrikalarıyla yıkılan bu devletin bakiyeleri Transkafkasyada kür aras ve çildir ile Çoruh nehrini de içine alan geniş coğrafyaya Messagetya adını vermişlerdir.Ayrıca Allahuekber Dağlarının uzantısı olan ve kuzey güney doğrultusunda inen dağlar da Messaget Dağları adını almıştır.Yani tarihsel süreçte Transkafkasyada Messaget(Part)Türk boyları hakimdi ve bu da Rawlinson tarafından açıkca kanıtlarla ispat edilmiştir.Zamanla Messaget adının fonetik olarak hızlı söylenişle Mesket e dönüştüğü bariz olarak anlaşilmaktadır.Daha sonraları 1.yy.da Kusık ve Barsık komutasında Transkafkasyaya inen hunların bir kısmı verimli arazileri olan Doğu Anadolu ve Güney Kafkasyaya yerleşmiş ve buralara hakim kaleler inşa etmişlerdir.
Sonraki süreçte süreçte Gürcü tarihçilere göre , Transkafkasya topraklarında iki krallık adı da görülmektedir. Batıda, Abazia toprakları üzerindeki Lazika adlı ülke, ve, doğuda Iberia veya Kartli krallığı. Mesket ve Djavakheti yerleşim yöreleri de Kartli sınırları dahilinde idiler. Bu dönemlerde Gürcistan topraklarında otokton halklardan olan ve onbinlerin dönüşünde Xenophon tarafından da anlatılan Karduk/Kartlar de dahil olmak üzere çesitli kavimler yaşamaktaydı. Gürcistanın güney bölgesinde yaşiyorlardı, ki bu yörenin o zamanki adı Samtskhe idi ( Sa-meskhe den türeme Mesk ler ülkesi), ki bu sonradan Mesketi olarak tanındı.
Ahıska/Mesketya/Terekem/Karapapah Bayrağı
Objektif Tarihçiler , MS 1. ve 2. yüzyıllarda Orta Asyadan ayrılan çok büyük sayıda ve çok Öntürk boyları batıya yöneldiler .Gürcü tarihçiler bu öntürk boylarını Çenestani yani Çin ülkesinden gelenler diye adlandırırlar. Bunların çogunlugu Hunlar adı verilen Türki ırkının boyları idiler.M.S. 4. Yüzyılın başlarında bu Hunlar Kafkas bölgesinde bir devlet kurmuşlar ve 5. Yüzyılın yarısına kadar bu boyların en büyüğü olan Onogur kabilesi bu devleti yönetmiştir. Saragur ve Ogur gibi kabileler de bu devlet topraklarına yerleşerek çogaldılar.. Bu boyların ana bölgeleri Güney Kafkasya yani bugünki Azerbaycan ve Gürcistan topraklarıydı. Güney Kafkasyadaki bu yerleşim göçlerinden birisini Priskus tarafından , Saragurlar ve akraba türk boyları Gürcistanı yağma ettiler diye anlatılır. Bir M.S. 6. yüzyıl Bizans tarihçisi olan Agafiusa göre, Gürcistan daki Kutaisi şehri yakınında bir kalenin adı Onoguris idi, ve bu isim oraya Onogurs diye anılan Hunlar tarafından verilmiştir.
- Yüzyılın ikinci yarısında Onogurs devleti parçalandı ve Sabirler adında başka bir devlet ortaya çikarak onun yerini aldı.
Bu Türk kabilelerinin yeni bir askeri ve politik birliği idi ve bunların başlarında ise Sabris (Sawiris) vardı. 6. Yüzyıl Bizans tarihçilerine göre, Sawirlerin başlarında Bosa adında çok güçlü bir kadın yönetici vardı ve bu kadın hakanın yönetimi altında yüz bin atlı Hun süvarisi bulunmaktaydı.Hakan sarayını , Batı Gürcistanda kendi adını taşıyan Bosas/Boas nehrinin kenarında yaptırmıştı.Bu nehir bugün Fazis nehrine karışan Rioni akarsuyudur.
Böylece , MS 570 den itibaren Turkuts kabileleri, Kafkaslarda önemli bir rol oynamaya başladılar. Esasen Orta Asyadan gelerek hızla kendi devletlerini oluşturdular, Turkuts Kaqanat ın başına , 575 Yılında, Turkutların da yardımı ile, Batı Gürcistan hakimi olan Garam Han geçti. 582-583 yılında Turkuts lar Batı Gürcistanı da fethetmeyi başarmalarına rağmen oralara yerleşmediler.
- Yüzyıl sonlarına doğru Transkafkayadaki çekişmeler sonucu , Turkuts Kaqanat parçalandı. Ortaya çikan boşluk bir diğer Türk Boyunun kendi devletini Kuzey Kafkaslarda Khazars Kaqanat adı ile kurmasıyla son buldu. 7. Yüzyılın başlangıcına kadar Khazarlar tüm Güney Kafkasları, Gürcistan da dahil olmak üzere fethettiler .Ancak, Güney Kafkasların kontrolü için 7. ve 8. yüzyılları boyunca süren Derbent ve Daryal geçitlerinden yıldırım gibi inerek Bölgeye dalan Khazarlar ve Arap orduları arasındaki savaşlar uzun süre devam etmiş ve hazarlar bölgeyi devamlı iskan etmeyerek Kuzey Kafkasyaya çekilmişlerdir.
Bugün Gürcistan ve Güney Kafkasya bölgelerindeki 2. ile 8. yüzyıllar arasındaki etnik-politik gelişmeler eski Gürcistan tarihi belgelerinde apaçık bir şekilde anlatılmaktadır. Bilinen en eski Gürcistan tarih belgesi ise 7.yy.da yazılmış Moktsevay Kartlisay dır (Gürcistanın Hiristiyanlığa Dönüştürülmesi) . Bu Belge Hunların zamanındaki siyasi ve toplumsal olayları anlatır. İçinde Kura ve Çoruh nehri dolaylarındaki dört şehirde yaşayan yaman Bunturk kabilelerinin yaptıkları anlatılmaktadır. Buntürk lerin ( Yani Huntürklerin) sayıları 28,000 aileyi buluyordu ve bunlar Sarkine, Kaspi, Urbnisi, ve Odzrakhe şehirlerinde yaşıyorlardı.Bunlar Gürcistanda güçlü ve kuvvetliydilerki Diğer Hun Boylarının askeri süvarileri bile bölgede yerleşmek için Buntürklerin liderinden para ödeyerek izin alarak Mesheti de bir köy olan Zanav bölgesine yerleşmişlerdir.
Ortaçağ Gürcü tarihçisi Leonti Mroveli yazılarında ,7. yüzyılda Kafkasyadaki olayları anlatarak, Kafkasyanın değişik milletlerininin sosyo politik durumlarından bahsetmiştir.Genelde Gürcistan Bölgesini anlatmış ve onların zayıf taraflarını Khazarlarla karşılaştırmıştır.Kendisi büyük bir inançla ,Kafkasya milletleri Khazarlara karşı savaşamazlardı, çünkü Khazarlar savaştıkları zaman sonsuz sayıda askerlerle gelirler ve onlarla baş etmek imkansızdır demiştir.Kafkasyadaki tüm Halklar ve Boylar Hazarlara tabi olmuşlardır.
Leonti Mroveliye göre, Khazarları gücü daha sonraları azaldı ve başka Türk Boyları gelerek Kura nehrinden yukarıya gittiler ve Mtskhetiye yerleştiler. Gürcistanın başşehrine yerleşmek istekleri üzerine ise Gürcüler ,Türkleri dost olarak bulunmak iyi olacaktır kararını verdiler ve birlikte Tiflisi iskan ettiler.Türklerin bazıları ise Gürcistanın değişik kentlerine yerleştiler.Çoğunluk kendilerine Metskheti nin batısında bir yerleşim kurdular.Bu Yerleşimin etrafına kuvvetli bir duvarla çevirirek adını Sarkine koydular. Bu Türkler barış içinde ve Kartli/Gürcü lerle barış içinde yaşadılar.Bu özel şehrin sakinlerine Buntürkler denirdi. Sarkine kasabasının ismi Türkçe Sarikan ın fonetik olarak şeklidir ve anlamı da Sars ların yerleşim yeri dir.Yani Saragur veya Sars adlı boyların adından gelmektedir.Dönemin Gürcü tarihçilerine göre bu insanlara Buntürkler denilmesinin sebebi Gürcü halkının onları çok uzun zaman yerli Türkler olarak addetmelerindendir.
Diğer bir 12. yüzyıl Gürcü kaynağı olan Matiane Kartlisa/Gürcistan Tarihi isimli esere göre,764 yılında Hazarlar Tiflis şehrini tahrip ederek ülkenin tamamını fethetmişlerdir.Bundan birkaç yıl sonra, 8. yüzyıl sonuna doğru, Hazarlar akrabaları olan Abkhazia prensinin Bizanstan hürriyetini kazanmasına yardım ederek onu hür Abkhazia kraliçesi yapmışlardır. Bunu Gürcü tarihçiler ,Leon, Khazar kralının kızının oğludur, ve onun yardımı ile abkhazia yı alabilmiş ve kendini Abkhaz ların hakanı ilan etmiştir diye anlatmaktadırlar.Bundan Khazarların Batı Gürcistanın ve Lazikanın bağımsızlığını kazanmalarına verdikleri önem anlaşılmaktadır.
Bütün bunlardan açıkca anlaşıldığı gibi ve tarihçi, Leonti Mroveli verdiği bilgilere göre,7. yüzyılın ilk çeyreğine kadar , Türkler halen Gürcistan toplumunun bir parçası idiler ve tüm Kartli/Gürcü kralları,Gürcülerin tüm erkekleri ile kadınları, Hazar Türkçesini yani Khazaruliyi çok iyi biliyor ve konuşuyorlardı.
Tarihçiler tarafından Türklerin Gürcistan topraklarına 2. ile 8. yüzyıllar arasında yerleştiğine dair verilen bilgiler özellikle Meskheti bölgesi olmak üzere diğer bölgelerde ve yerleşimlerinin adlarının kökeninde açıkca görülebilir.Bazı isimler Hunlarla bağlantılı olup bunlar, Meskheti deki Hona köyü -Adigen bölgesi, Honi köyü -Kutaisi şehri yakınlarında-, ve Tiflisin doğusundaki Hunan kalesidir.Batıdaki bir çok yer isimleri de Onogur kabilesiyle bağlantılıdır.Türkiyenin başkenti Ankara ile, Rusyanın Altay bölgesindeki Angarsk şehri ile Angara nehrini söylemek en iyi tespiti göstermektedir.Gürcistanın Khon bölgesindeki Unagira köyünün ismi de Onogur kabilesi ile yakından bağlantılıdır. Güney Gürcistanda yer alan bir çok yerleşim isimlerini, ortaçağdaki bir çok Türk boy ve oymak isimlerinden almışlardır.
Böylece, Kafkas bölgesindeki Türk yerleşimlerinin tarihinin ve Gürcistandaki yer isimlerinin, özellikle de Meskheti bölgesi ayrıntılarıyla incelendiğinde, 2. ve 8. yüzyıllarda bile özellikle Güney Gürcistanda yerleşen Türk boyları tüm yöreyi kontrolleri altına almışlardır. Gürcüler arasında a dönemde Türkçe dilinin yaygın olarak bilinmesi ve kullanılışı, Türklerin bölgedeki gücünün ve hakim unsur olarak konumlarını göstermektedir.
Türklerin Gürcistana ikinci göçleri ise 11.yy.da gerçekleşmiştir. Orta Asyanın geniş steplerinde ve Kazakistan bozkırındaki en büyük Türk Boyları olan Oğuzlar ve Kıpçaklar. Bunlar 11. yüzyılın başlarında birbirleri ile yönetim ve egemenlik yarışına girdiler ve aralarında anlaşmazlık baş gösterdi. 11. Yüzyıl ortalarında Oğuz Boyları yapılan savaş ve mücadelede yenik düşerek güneye göçmeye başladılar.Hazar denizini geçerek batıya doğru ilerlediler. 1070 yılında Oğuz Türkleri zaten ,Gürcistan da dahil olmak üzere Küçük Asya ve Ortadoğunun topraklarını fethetmişlerdi.Aynı dönemde yaşayan Kıpçak Türklerinin Boyları da batıya doğru hareket ederek Hazar denizinin kuzeyinden geçip , Kuzey Kafkasya ve Karadenizin kuzeyinde kalan tüm toprakları fethettiler.
O dönemde Gürcistan için en güçlü Türk boyu İslam dinini seçmiş olan Oğuzlardı.Bunlar Gürcistandan sadece haraç istemekle kalmayıp ülke topraklarına da saldırdılar. O dönemin tarihçilerine göre bu zamanda Gürcistan Türklerce oldukca tahrip edilmiş ve zayıflatılmıştı.
Tüm bunlar Kral IV. David yönetimi dönemi olan 1089 ile 1125 yılları arasında gerçekleşmişti.12.Yüzyıla ait diğer bir gürcü yazar,Kartli devleti tahrip edilmişti ama bu duruma rağmen daha fazla Türk boyu mahiyetlerindeki aileleri ile beraber Somkhiti (modern Meskheti ve Djavakheti) geldiler ve Gürcistanda Kur ve Çoruh nehri havzalarındaki topraklara yerleştiler diye anlatmaktadır.Yani Bölgeye Türk göçü kesintisiz devam etmiştir.Gürcü yazar hiç kimsenin onların bu göçünün engelleyemediğini,çünki Gürcistan kralının az sayıdaki askerinin şehirleri ve kaleleri koruyamadığı gibi kendi savunmalarını bile zor yaptıklarını anlatmaktadır. Böylece başka bir seçenek kalmadığından 1118 de Kral IV. David kendilerini korumaları ve askerlik yapmaları için henüz Müslümanlığı kabul etmemiş ve Kuzey Kafkasyada bulunan diğer Türk boyu olan Kıpçaklardan yardım istemiştir.
Bu karar, kendisinin Türk boyları ve dünyası hakkında bu kararının Gürcistanın yerli Türkleri ile bağlantısı olması kaçınılmazdı.Kral David Kıpçaklar ve Oğuzların iki hasım Türk boyu olduklarını, fakat aynı zamanda Kıpçakların bazıları da Hıristiyan ve geriye kalan büyük çoğunluğun ise Şamanist olduğu pekala bilmekteydi.Gerçekte Kıpçaklar ile Gürcistan arasındaki ilişkiler çok iyi idi. 1116 Yılında IV. David karısını boşayarak, Kıpçak hakanı Atrakanın kızı olan Qurandukht ile evlendi, ki o da akabinde bu Kıpçak prensesi Gürcistan Kraliçesi oldu. Gürcistan kaynaklarına göre, Gürcüler Kıpçakların iyi savaşma yetenekleri olduğunu, kahramanlıklarını, ve de çok fazla insan gücüne sahip olduklarını bilmekteydiler.
Kuzey Kafkaslardaki Kıpçak konfederasyonunun o zamanki Hanı olan Atrak, damadından 1118 yılında bir davet aldı ve 50,000 askeri ve onların aileleri ile birlikte Daryal geçidini aşarak Gürcistana geldi . Toplam olarak yaklaşik 300,000 Türk o tarihte Gürcistana geldi. Tümüne de yerleşecek topraklar ile kışı çikartmalarina yardımcı olmak üzere yiyecek verildi. Atrak dan özellikle Gürcistan sınırlarını Oğuzlardan koruması istendi, ve bu gayeye hizmet için Kıpçaklar Güney Doğu ve Doğu Gürcistana, Meskheti de dahil olmak üzere, yerleştirildiler.
Kral IV: Davidin bu hareketi Gürcistan tarihinde büyük bir rol oynadı. Üç yıl sonra, 1121 de, Davidin 60,000 askeri, 50,000 Kıpçak da dahil olmak üzere, Oğuzlarını ordusunu dağıttı ve bir sene sonra da Tiblisi aldılar ve Gürcistanın başkenti yaptılar.
Diğer Gürcistan liderleri de Kuzey Kafkasyadan Kıpçakları, gelip kendi topraklarında yerleşmeleri için daima cazip teklifler sunmaya devam ettiler. O dönemin tarihçilerine göre, kral III George (1156-1184) Kıpçakları hizmete çağırır ve eğer belli bir sayıda Kıpçak çağırır ise, aynı sayıda kıpcak ailesi ile birlikte gelirlerdi.Böylece bir kaç bin Kıpçak daha Gürcistana gelip yerleştiler. Gürcistan kaynaklarına göre onlara yeni Kıpçaklar denirdi (Gürcüce kıvchakni akhali). Kıpçaklar aynı zamanda Kraliçe Tamara nın zamanında da çok aktif rol oynadılar.
Böylece 12. ve 13. yüzyıllarda, yaklaşik 350,000 Kıpçak aileleri ile birlikte Gürcistana yerleştiler. Çoğunluğu Gürcistanda şimdi Azer ve Mesket Türklerinin 1944e kadar yaşadıkları yörelere yerleştiler.BUGÜNKİ GÜRCİSTAN HALKININ GÜRCÜ DİLİ KONUŞMASINA VE HİRİSTİYAN OLMALARINA RAĞMEN YÜZDE DOKSANININ GENETİK VE KAN BAĞIYLA HANGİ ETNİK KÖKENDEN GELDİKLERİ APAÇIK TARİHİ BELGELERLE İSPATLI VE APAÇIK ORTADADIR.Eğer 11. - 12. yüzyıllarda Batı ve Güney Gürcistana yerleşen on binlerce ve hatta yüz binlerce Oğuzları da hesaba katarsak o takdirde neden zamanın Gürcü tarihçilerinin Gürcistanı ikiye ayırdıkların anlarız .Birincisi Gürcülerin yaşadığı Karveloe –Gürcistan ,diğeri ise Didi Turkoba/ Büyük Türkistan, yani büyük oranda Türk akını ile oluşan Türk yerleşimidir.
- – 15. Yüzyıllarda Gürcistan devamlı olarak Moğol ve diğer Türk fetihçilerinin saldırıları altında idi ve bu da Gürcistandaki Türk etnik faktörünü artırdı. İşte tam bu zaman içerisinde, Meskheti Akhaltsikh ana şehri batı kaynaklarınca Türkçe olarak Ak-sika/Beyaz Kale ve sonra bu isim Akiska veya Ahıska adını almıştır. 14. Yüzyılda Meskheti yöresinde Türk etnik faktörü öylesine kuvvetli idi ki Gürcü metinlerinde bile yerel yöneticiler bir Türk rütbesi olan Atabek diye anılırlardı. Gürcistanın dağılma süreci içinde 15. yüzyıl ortalarında iyice belirginleşen bu faktör , Ak-Buga nın yönetiminin sonuna doğru (1444-1451) Mesketinin tamamen bağımsız olmasıyla sonuçlandı. Ancak, bu durum 1463 yılına Atabek II. Kvarkvare yönetimine kadar (1451-1466) resmiyet kazanmadı. Gürcü metinlerde, onun ülkesi Samtskhe Saatabago anılmaya başlandı,yani Samstskhe adlı Atabekin ülkesi (Meskheti) olarak tanındı.
- Yüzyıl başlarında Gürcistan nihayet çöktü ve şu şekilde bölündü, Kartli, Kakheti, Imereti krallıkları, ve Kamstskhe, Atabekin ülkesi. O zamanda Gürcistan, Osmanlı İmparatorluğu ve Iran arasında bir savaş sorunu olarak görünüyordu. Bu savaşların sonucunda , Türkler 1578 yılında Meskheti bölgesini ele geçirdiler. Ancak, 17. yüzyıl başlarında Meskheti ıran kuvvetleri tarafından alınmış olsada nihayet 1635 yılında Türkler sonunda Ahıska kalesini (Akhaltsikh) ele geçirerek bu işgale son verdiler. Osmanlı İmparatorluğu ile Iran arasında 1639 yılında imzalanan antlaşmaya göre, Iranlılar Meskhetiyi almak için tüm çabalarından vazgeçmek zorunda kaldılar. Böylece, Meskheti tarihinde Osmanlı Türkleri Yönetimi dönemi başlamış oldu.
Osmanlı döneminde Meskheti /Mesketya
Türkler Meskhetiyi fethettiklerinde onu Çıldır bölgesine dönüştürdüler.Yani bir nevi paşalık olarak 24 sancak bölgeye ayırdılar. Meskheti toprakları üzerindeki tüm askeri harekatlar durdu ve neredeyse 19. yüzyıl başlarına kadar hemen hiç askeri harekat olmadı. Bu PAX-Turko döneminde , tüm Türk kabileleri arasında ortak bir kültür ve lisan birleştirilmesi/pekiştirilmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Meskhetinin tarihinde, osmanlı dönemi çok önemlidir, çünkü bu dönem tarihsel süreçte başlangıçtan o tarihe kadar gelen tüm Türk Boylarının birleşip bütünleşmesinde büyük rol oynamıştır.
Meskheti nin o bölgede çok stratejik bir rolü vardı ve işte bu yüzdendir ki Osmanlı İmparatorluğu Iran a karşi bu yüzden çok uzun süreleri mücadele ve savaşlar verdi. Türkler kendilerinin doğu sınırlarının korunmasında Meskheti nin stratejik önemini çok iyi anladılar ve bu yüzdendir ki yerel halk ile hiç çatışmadılar ve onlara hem tarım hem de imar alanında çok yardım ettiler. Türkler yerel halkın haklarını tanıdılar.Sadece gelenekleri olan tımarlı askerlik hizmetini zorunlu kıldılar. Vakhushti Bagrationiye göre bu şartlar pek o kadar sıkı değildi ve 1625 tarihine kadar Meskhetide yaşayan tüm Meskhler ve Gürcüler Hıristiyandılar. Meskhetinin son Hıristiyan Atabeki olan III Manucharın ölümünden sonra (1614-1625) Atabek Beka III hükümran oldu. Beka İslam dinini seçerek Safar-paşa adını almış ve sonra Meskheti de birçok değişiklikler yaparak imar işlerine yardım etmiştir.Böylece pek çok insan kendiliğinden gönüllü olarak Müslüman olmuştur.
Vakhusti Bagrationi aynı zamanda, Meskhetide köylüler Osmanlıların hükümranlığından eziyet çekmediler ve yalnızca ortakçı ürün vergi ödedikleri için memnundular ve gönüllü Müslüman oldular diyerek o dönemdeki durumu en iyi şekilde açıklamıştır.
Vakhushti Bagrationi diğer bir yazısında ise , 1626 dan sonra tüm yerel Gürcü aristokrasisi de İslam dinine girdiler ve bu Gürcü aristokratlar törenlerde Türkçe , evlerinde ise Gürcüce konuştular diye anlatmaktadır.
Meskheti de yaşayan çoğu Gürcü köylüler de İslamı kabul ettiler. Ancak o devirde Osmanlılar fethettikleri topraklarda tüm herkesi kesinlikle İslama dönüştürme politikası gütmediler .
Bu din değişikliğinin derin bir kültür ve ideoloji değişimine, hatta belki de bir lisan değişikliğine götüreceğini, ve bunun da etkin bir şekilde asimilasyon olacağı sanılabilir. Fakat Meskheti li Türkler konusunda çalışma yapan araştırmacılar Islama geçiş gerçeğinin Mesketli Türklerin Müslüman Osmanlı Türkleriyle özdeş ortak bir Öntürk kültürüne sahip olduklarını belirtirler. Yöreyi 200 yıla yakın bir süre Osmanlılar yönetmişlerdir.
Arapların 7. yüzyılda Azerbaycanı zaptetmelir sonrası birçok Müslüman arap boyları da Güney Kafkasyaya göç ettiler. Değişik tarihi belgeler ve Azerbaycandaki yer isimleri (Arbly, Arabgadim, Arabkhana ve diğerleri) bunun delilini teşkil ederler. Bunlar, bölgedeki güçlerini 9. yüzyılda kaybettiklerinde, ve Türkik halklarının çepeçevre sardığı bir bölgede yaşamalarına rağmen, Azerbaycandaki Araplar 19. yüzyılın yarısına kadar kendi ana dillerinde konuşmuşlardır.Bunun aynısı Ortay Asya da ve Afganistan da da geçerlidir ve oradaki bazı Araplar hala kendi ana dillerini konuşmaktadırlar. 1616 yılında, İranlı kuvvetler Doğu Gürcistana doğru ilerlediklerinde 100,000 den fazla esir almışlardır.Toplam 60,000 aile kadar olan bu esirler Güney Kafkasyadan uzak bölgelerine sürüldüler. Kızıl Sovyet Ordusu İranı 1941-1945 senelerinde işgal ettiğinde Moskova yönetimi bu Gürcüleri memleketlerine geri gönderme planı yapmış hala dinlerini ,dillerini ve yaşam tarzlarını 300 seneden daha fazla bir süre önce değiştirmemiş ve Gürcü örf ve adetlerine göre yaşıyan bu insanları Gürcistana geri getirmiştir. Güney Mesketinin o bölümü hala Türk sınırları dahilindedir ve dinlerini değiştiren, ve kendi dillerini nerdeyse unutmuş olan o Gürcüler de kendilerini hala Gürcü olarak kabul etmektedirler.
Osmanlı imparatorluğunun Meskethiyi fethinden sonra, yerel Gürcülerin sadece bir bölümü İslam dinine girmiş genelde aristokratlardı.Bunlar yine de kendi etnik kimliklerini kaybetmediler. Dinlerini değiştirmelerine rağmen, Gürcü ve Kıpçak geleneklerine bağlı kaldılar. Tabii ki bazı Gürcüler, özellikle de aristokrat yönetici kesimi Ahıska Türklerinin dünyasına girerek onlarla kaynaşmışlardır. Bu bölgede Yönetimsel ve askeri çatışmaların olmamasının başlıca nedeni ayrı dinsel inançtan olsalar bile buradaki insanların ortak Türk etnik yapısının ve Türkçe dilinin etkisinin başarısndandır.Bu dönemde Mesketi bölgesinde 15 kent kurulmuş ve ana şehir Akhiska (Akhaltsikh) sadece başkent olmayıp aynı zamanda da gerçek bir kültür merkezi haline gelmiştir. Bu Müslüman Türk kültürünün çiçek açması Türkler ve Meskhetiler arasındaki tüm farkları ortadan kaldırmıştır. Bölgede proto Kıpçak kökenli Gürcülerin de olması yeni tip bir Türk soyunun ve buna bağlı kendi özel kültürlerinin oluşmasını yol açmıştır.
Rus İmparatorluğu içinde Meskheti/Mesketya.
- Yüzyıl başlarında Gürcistanda yaşayan değişik etnik gurupların yaşamları dramatik bir şekilde değişmiştir. Bunun sebebi gerileyen Osmanlı imparatorluğu ve genişleyen Rus İmparatorluğu idi. 1801 yılında Gürcü topraklarının çogu Rus yönetimi altında idi. 1828 Nisanında Rusya ,Osmanlı Türkiyesine harp ilan etti ve 15 Eylül 1929 tarihindeki umutsuz bir savunma neticesinde Akhiska (Akhaltsikh) şehrini aldı. 2 Eylül 1829 tarihinde imzalanan Adrianopol Anlaşmasına göre Akhiska paşalığının 24 sancağından 10 u Rusyaya verilmişti. Bunlar Samtskhe (şimdiki adıyla Adigen, Akhaltsikh, ve de Aspindza bölgesinin yarısı) ve Djavakheti (şimdiki Aspindzanın, Akhalkalaki ve Bogdanov bölgesinin ikinci kısmı) topraklarıydı.Buna Rus İmparatorluğunun Akhaltsikh (Rusça uezd) deniyordu.
Böylece bölgenin Müslümanlarının tarihinde yeni bir trajik sayfa açılmıştı. Rus politikası, Osmanlı Türkiyesinin sınırında stratejik bir konumda olan ve çogunlukta Müslümanların yaşadığı bu topraklardaki etnik ve dini değiştirmek üzerineydi. Rusya, bu nedenle hemen Müslümanları bu bölgeden sürerek yerlerine Hıristiyanları yerleştirme operasyonlarına başladı. Zaten harp esnasında Müslümanların % 50 sinden fazlası kendilerini Rus ordusunun hışmından kurtarabilmek için anavatanlarından kaçmak zorunda kalmışlardı. Bunların çoğunluğu Osmanlı sınırları içindeki bölgelere kaçtılar. Harpten hemen sonra kolonizasyon işlemleri gittikçe artan şekilde organize olmaya başladı. Rusya ile Türkiye arasındaki Adrianopol Anlaşmasını 13. Maddesine göre, göçmek isteyen karşılıklı iki ülke yurttaşları bu işlemi 18 aylık sınırlı bir sürede yapacaklardı.Türk belgelerine göre, 1828 de yaklaşik 34,000 aile (yaklaşik 280,000 kişi) Akhiskada (Akhaltsikh) yaşamaktaydı. Ruslar tarafından fethedilen topraklar da ise yani 10 sancağın nüfusu ise yaklaşık 106,000 kişiydi.Ancak savaş kayıpları ile Rus ve özellikle Ermeniler yaptıkları soykırımlar sonucunda bu Rus bölgesinde ancak 45,000 kişi hayatta kalmıştı ve bunların çoğunluğu Müslüman Türk üçte biride hiristiyan Kıpçak Türküydü. Müslüman nüfus en çok Djavakheti ve Akkhalsikh şehirlerinde ve onların banliyölerinde Ermeniler tarafından kıyama uğratılarak şehirlerden kırsal bölgelere sürülerek kırsal kesimde yaşamağa zorlandılar.
Müslümanların bu bölgeden sürülmeleri ile eş zamanda yeni dalgalar halinde etnik Ermeniler ve Ruslar gelmekteydiler. 1830 tarihinde yaklaşik 35,000 Ermeni, Mekheti ve Djavakhetiye yerleşmiştir. 1839 tarihinde yaklaşik 3,000 Rus muhalifler (dukhobors) Djavakhetinin doğu kesimine yerleştirildiler ve orada 8 köy kurdular Bu göç hareketinin neticesi olarak 1830 yılında Akhaltsikh bölgesinin toplam nüfusu 70,000 kişi Akhaltsikh şehir nüfusu ise 13.000 kişiye ulaşmıştı.
Bundan sonraki büyük göç hareketi hemen 1853-1856 Rus-Türk savaşından sonra gerçekleşmiş olup,kafileler halinde Ermeniler, Yunanlılar, ve yezidi Kürtler gelerek bölgeye iskan ettirildiler. Etnik ve dini durumla ilgili ilk gerçek istatistiksel bilgi Rus makamları tarafından 1869 da yanlış ve eksik olarak verilmiştir. Sorun yerel Müslümanlardı ve Rus makamlarına göre buna göre Müslüman kadınlar sayılmayarak Müslüman nüfus eksik gösterilmek istenmiştir.
Bölgede aynı zamanda da birçok dini, ve etnik sorunlar mevcut idi. Din, Müslümanların hayatında merkezi bir rol oynuyordu. İşte bu nedenledir ki Rus İmparatorluğunun 19. yüzyıldaki, Gürcistanda yaşayan Müslümanlarla ilgili istatistik bilgileri yapay ve uydurma bir şekilde, Gürcü-Sünniler, Tatarlar, Tarakamanlar, ve Kürtinler olarak yazılmıştır. İstatistik bilgiler üzerinde yapılan araştırmalar gösterirler ki Gürcü-Sünniler ve Tarakamanlar terimi Meskheti Türkleri için, Rus İmparatorluğundaki ve özellikle Kafkaslardaki Tatarlar ise Azeriler veya Azerbaycanlı Türkler, ve nihayet Kürtinler ise Kürtler için kullanılan terimlerdi.
Yukarıda gösterilen tüm faktörlere rağmen , Tiflis bölgesi için olan en sıhhatli istatistik bilgi 1869 yılında yapılandır.Bu kayıtlara göre, 80,500 kişinin 26,000 i yani % 32 si Müslümanlardı . Ancak en enteresan olan ise Tiflis bölgesindeki Neskheti ve Djavakheti köylerindeydi. Akhaltsikh bölgesi içinde gösterilen bu köylerde 1869 yılında 63,300 kişi Akhaltsikh bölgesindeki 322 köyde yaşıyorlardı. Bunların içinden 24,500 Müslüman Türk ile 1100 Kürt ,208 köyde yaşiyorlardı. Ayrıca toplam 185 köyde yaşayan 23,400 Türkçe konuşan kişinin dağılımı ise 151 köyde sadece Türkler (18,900 kişi) ve 34 köyde ise karışık nüfus (4,500 Türk) şeklindeydi.
Akhaltsikh bölgesi ile karşılıklı yapılan diğer bir büyük göç dalgası 19. yüzyıl sonlarında başladı. 1877-1878 Tarihli diğer bir Rus-Türk harbi Türklerin kayıpları sonucu , Kars, Ardahan ve Batum Rus İmparatorluğuna katılması üzerine Bölgenin Müslüman Türkleri Türkiyeye göç ettiler.Öbür taraftan da, daha çok Hıristiyanlar, öncelikle de Ermeniler ve Yunanlılar, buraları terk eden Türk ve kürt Müslümanların topraklara yerleştiler onların ev ve tarlalarını gasp ettiler.
Rus İmparatorluğunun 1897 yılındaki ilk nüfus sayımı, Akhaltsikh ve Akhalkalaki bölgelerindeki etnik ve dinsel kompozisyonun oldukça gerçekçi bir resmini verir . Bu belgede Tiflis bölgesinde 24,400 Türk kayıtlı idi ve 18,900 Tatar -Azeriler ile birlikte Türkçe konuşan insanların sayısını 43,300 e çikariyordu (% 31). Yerleşiklerin çogu %48 ile Ermenilerdi. Gürcüler nüfusun % 13 ünü teşkil ediyorlardı ve geri kalanlar Ruslar ve diğerleri idi.Görüldüğü gibi Türkçe konuşan etnik gruplar çogunluktaydı.Örneğin Akhaltsikh bölgesinde Türkçe konuşanların genel bölge nüfusunun % 53 ünü oluşturuyorlardı.
Savaş,zorunlu göç ve Ermenilerin yaptıkları toplu katliamlara rağmen,Rus İmparatorluğunun 1913 de çökmesinden önce, Akhaltsikh ve Akhalkalki bölgelerinde 195,500 kişi yaşıyordu ve Türklerin sayısı % 29 ile 56,200 kişiydi.Ermeniler 99,300 kişi (%51) ve Gürcüler (Hıristiyan ve Müslüman) 15,200 kişi (%8). Fakat Türkler hala Akhaltsikh şehrinde 51.000 kişi ile yani nüfusun %54 ile çoğunlukta idiler.
1917-1920 li yıllarda Meskheti/Mesketya
Meskheti Milli nitelikli yurtsever hareketi 20. yüzyılda doğdu ve çabucak gelişti.
Öğrenimlerini Türkiyede görüp de geri gelen birçok yüksek tahsilli insan Azeri-Türkleriyle beraber gazeteler ve yazılı eserler yayımlamaya başladılar. Bunların içindeki en populer önder nitelikli kişi 1906-1910 yıllarında Ömer Faik Bey idi ve o da Azeri yazar Jalil Mamedkulizade ile beraber Molla Nasraddin diye bir magazin yayınlamaya başlamıştı.Bu Dergi bütün Kafkaslarda çok ünlü oldu ve de bölgede milliyetçiliğin/ulusalcılığın gelişmesinde büyük bir rol oynadı.
1914 Yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve Kafkaslar ve de Güney Gürcistan bölgesi de yine Türk ve Rus ordularının savaş nedeni oldular.Böylece Meskhetiye yeni bir sığınmacılar dalgası geldi. Rus İmparatorluğunun çöküşü ve Rusyanın Bolşevikler tarafından ele geçirilmesi Kafkaslarda dramatik bir etkiye neden oldu. Gürcistan, Ermenistan, ve Türkiye, Meskheti bölgesi için çekismeye başladılar. 1917 yılının Aralık ayında Meskheti Müslümanları yaptıkları bir toplantıda Adjaria, Artaan bölgesi, Akhaltsikh, ve Karsın Akhalkalaki yörelerinde ayrı bir yönetim varlığı oluşturmaya karar verdiler. Buna engel olmak için, Müslümanları Meskhetiden atmaya çalışmak üzere Gürcistan kuvvetleri batıdan, Ermeniler de doğudan ilerlemeye başladılar. Müslümanlar da milis kuvvetleri oluşturdular ama bu kuvvetleri çok zayıftı. Meskheti Türklerinin Akhatsikh bölgesindeki 10 köyü ile Akhalkalaki bölgesindeki tüm Müslüman köyleri yakılıp yıkılmış olup sadece 4 köy kahramanca topraklarını Gürcü ve Ermeni katillerden korumayı başarmışlardır.Bu dönemde yani 3 Mart 1918 tarihinde Komünist Rusya, Brest-Litovsk barış anlaşmasını Almanya ve Türkiye ile imzalamıştır. Anlaşmanın şartlarında tüm Rus kuvvetlerinin Meskhetiden çikmasi ve de Meskheti halkının kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmeye hakları olduğu da kayıt altına alınmıştı. Meskheti Türkleri hemen 13 Nisan 1918 yılında 40 Müslüman delege Batum Barış Konferansına geldiler ve her ulusun kendi egemenliğini tayin etmeye hakkı olduğuna göre ve de Meskheti Türklerinin geçirdiği güçlükler de göze alınarak Türkiye ye katılacaklarını bir bildiriyle beyan ettiler.Onlar, Gürcistan sınırları içerisinde kalmakla yalnızca ulusal kimliklerini ve Türkiye ile olan irtibatlarını değil, dillerini ve de dinlerini de yitireceklerini iddia ederek bu deklerasyonu dünyaya açıklıyorlardı. Batum da yapılan bu görüşmeler sırasında 4 Haziran 1918 tarihinde Türkiye ve Gürcistan bir anlaşma imzaladılar ve buna göre Gürcistanın güney batısındaki Müslüman bölgenin tümü (yani Meskhetinin tamamı) Türkiyeye dahil edildi . Daha sonra 14 Temmuz 1918 tarihli Brest-Litovsk anlaşmasına göre Müslüman toplum bir seçim yaptı ve 87.000 kişilik nüfusun % 98 i Türkiye ile birleşme kararı için olumlu oy verdi . 27 Eylül 1918 tarihinde Kars şehrinde Türk halkı bir Ulusal Kongre kurdu . Fakat Gürcistan, Ermenistan ve Rusya bu seçimin neticesini kabul etmeyi reddettiler.
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan anlaşmaya göre ise Türkiye, ki savaşın kaybeden tarafı olarak tüm askerlerini güney Kafkaslardan çekmek zorunda bırakılıyordu.Yerel Türkler ve Müslümanlar buna koydular ve 29 Ekim 1918 tarihinde kendi -Geçici Akhiska Hükümetini- kurdular (Ahıska hökümeti muvakkatası).Bu hükümetin cumhurbaşkanı Omar Faik-bey oldu, ve Kars da başşehir olarak seçildi.
Ancak, Ahıska Cumhuriyetinin yetersizce teçhizatlandırılmamış ordusu, hem batıdan ilerleyen Gürcü ordusuna ve hem de Ermenilerin doğudan ilerleyen ordusuna karşı koyacak güçte değildi. Bu durumda Meskheti Türkleri ve Müslümanları Ermenistan ve Nahcivanda yaşayan Azeri-Türklerle işbirliği yapmaya karar verdiler. 30 Kasım 1918 tarihinde 60 dan fazla delege Kars şehrine geldi ve başşehri Kars olmak üzere -Güney -Batı Kafkas Cumhuriyetini- kurdular.Bu ülkeye Kars Cumhuriyeti de denildi. Bu yeni doğan Cumhuriyette Mesketi Türkleri önder bir rol oynadılar ve ilk Cumhurbaşkanı da Samtskhe Saatabaqo yöneticilerinin soyundan olan Atabek Sarvar-bey olmuştur.Yardımcılığına ise Mesketili bir Türk olan İbrahim-bey Cihangiroğlu seçilmişti.
Ülkenin ilk Parlamentosu 14 Ocak 1919 da Kars şehrinde kuruldu ve 64 milletvekili vardı .Bunların 60 ı Müslüman, 3 Yunanlı ve bir Rus idi. Parlamento başkanı ise Asad-bey Hacıyev idi. Güney Batı Kafkas Cumhuriyetinin kuruluşunun Resmi Deklerasyonu yapıldı, Anayasası oluşturuldu ve hükümeti kuruldu. Daha sonra, 27 Mart 1919 tarihinde Parlamentoda özel bir kanun çikarilarak Cumhuriyete dönüştürüldü.Bu kanunda Akhaltsikh ve Akhalkalaki bölgeleri de yeni kurulan ülkenin sınırlarının içine dahil edildi .
Hükümetin önceki liderleri Ömer Faik-bey ve Atabek Sarvar-beyler ise ilerleyen Gürcü ve Ermeni ordularına karşi savaşan Türk Müslüman kuvvetlerin komutanlıklyarını üstlenmişlerdi. 1919 Şubatında, cumhuriyetin ordusu zafer kazanarak tüm Meskhetiyi özgürlüğüne kavuşturdu. Gürcistan hükümeti ise hemen İngiltereden yardım istedi ve 12 Nisan 1919 da İngiliz kuvvetleri kalleşce ve Ermenilerin yardımıyla Karsı işgal etti. Kars Cumhuriyetini dağıttı. Hükümet İbrahim-bey Cihangiroğlu ile 11 bakan ve 35 Parlamento üyesi tutuklanarak Malta adasına götürüldüler . Böylece, 1919 yılı Nisan ayında, Türk ve Güney Kafkasya Müslümanlarının haklarını koruyan ve bölgeyi kontrol eden devlet varlığını yitirdi.20 Nisanda ise Gürcistan kuvvetleri Akhaltsikh ve Akhalkalaki şehirlerine girdiler.
Fakat Meskhetinin Türk-Müslüman liderleri, Ömer Faik-bey ve Atabek Sarvarbek ile onların yandaşları teslim olmak istemediler. Onlar -Akhaltsikh ve Akhalkalaki Müslüman Ulusal Kongresini-kurdular ve 28 Haziran 1919 da Gürcistan hükümetinden askerlerini Meskhetiden çekmelerini istediler.Buna ek olarak da Atabek Sarvar-bek Paristeki Barış Konferansı için bir metin hazırladı ve bunu Batumda 19 Ekim 1919 da yayınlandı. Bu metinde kısaca Samtskhe Saatabaqonun /Meskheti Türk kökenli tarihi anlatılarak , Gürcistan ve Ermeni ordularının tüm bölgeyi yıktıklarını Dünya kamuoyuna bildirildi.Bu Metin belgesinde ,Biz Mesketyalı Türkler ve Müslümanlar ne istiyoruz? Hür mü olmak istiyoruz yoksa fetihçilerin kanlı yönetimi altında mı olmak istiyoruz? şeklindeki soruydu.Güneybatı Kafkasları temsil eden Ulusal Kongre bağımsızlık için isteğini Wilson un ulusal egemenlik prensiplerine uygun olarak göstermiştir denilmiştir. Güney Batı Kafkas Cumhuriyetinin kuruluşu, tüm Batum ve Karı, Akhaltsikh ve Akhalkalaki bölgelerini ve Kuzey Ermenistanın bazı kısımlarını da dahil etmek üzere bu bölgelerin ahalisi Türk ve Müslyümanlardan oluşmakta ve Kongrenin toplanmasına kadar bu bölgeler de bağımsız Cumhuriyetin parçası olacaklardır denilmekteydi.Bunun üzerine Gürcistan hükümeti ordusunu harekete geçirerek tüm Meskheti topraklarının kontrolünü ele aldı ve 25 Aralık 1919 da ise Gürcistan Parlamentosunda güney Gürcistana otonomluk veren bir kanunu geçirdi.Buna göre Meskheti Müslümanları kanun-yapımından sorumlu olacaklar, bu da hayatlarını istedikleri gibi sürdürmelerine yardımcı olacak, kendi ekonomik faaliyetlerini yürütecekler ve anavatanlarında huzurlu bir topluluk olarak yaşayacaklardı.
Bu şimdiye kadar eşi görülmemiş bir karar idi, özellikle de o zamanlar için, fakat bu hareket bölgedeki durumu istikrara kavuşturmaya yardımcı olmuştur.
Fakat ,1921 in başlarında Sovyet Bolşevik ordusu Gürcistanı işgal ederek 25 Şubatta kendi Sovyet Gürcistanı idaresini kurmuşlar ve böylece Meskheti tarihinde yeni bir süreç başlamıştır.
Sovyet Döneminde Meskheti /Mesketya
-1944 den önceki dönem
Sovyet sistemi kurulur kurulmaz Güney Kafkasyada tüm askeri harekatlar durmuştur. Meskhetide önceye göre durum daha sakindi.Türkçülük ,Milliyetçilik ve İslam etkisini nötralize etmek üzere çogu da kültürü etkilemeye yönelik önlemler alınmaya başlanmıştır.Bölgede okul ve kültür sarayları inşa edilerek değişik gazeteler yayınlanmıştır. Bölgenin kalifiye insanlarının azlığı nedeni ile Azeri Türklerinden ögretmenler Meskhetiye getirilmiştir.
Gürcistan Komünist Hükümetinin Meskheti Türkleri ile ilgili politikası tam olarak oluşturulmamıştı. Bir tarafta 4 Haziran 1923 de verilen karara göre Gürcistan yönetim kurumları ile Meskheti arasındaki yazışmalar Rusça veya Azeri-Türkçesi ile yapılacaktı. Bu olumlu kararın yanı sıra ise Türklerin Gürcü soyadı alınması şiddetle teşvik edilmiştir.Fakat bu politika tutmayınca 1926 da geçici olarak durdurulmuştur.Daha sonra 1930 lu yıllarda L.Beriya nın gözetimi altında Gürcistan hükümeti -Müslüman-Meskhlerin Gürcistan kültürüne dönüşlerini sağlamak- için bir plan geliştirmiş ve buna göre Meskheti okullarında okuyan tüm çocukların Gürcü okullarında aktarılmaları sağlanacaktı.. Bu planın uygulanmasına 1938 tarihinde başlandı. Türk-Müslüman okullarındaki öğretim kitapları Gürcüceye tercüme edildi.Bölgeninin yTürk ve Müslüman yöneticileri ile Komünist Parti ve Komsomol üyeleri ise hemen Gürcü adları alarak sisteme uyum sağladılar. Fakat kısa sürede hükümet bu politikanın hemen hiç bir Türk ailesinin çocuğunu bu tip okullara göndermediğini görünce kesin çözüm olmadığını görmüştür.Buna rağmen hükümet bu uygulamadan vazgeçmedi ve 1943 te yeni bir özel komisyon kurarak 15 Ocak 1944te yeni bir plan geliştirdi.Bu plana göre tüm Türk-Azeri okulları Gürcü okullarına çevrilecek,Mesketya bölgesinde Gürcü Yüksek Ögrenim Enstitüsü, müze, tiyatro ve diğer Gürcü kurumları kurulacak, Gürcü Müslümanlar ve Gürcü milliyetçiliği yeniden oluşturulacaktı.Ayrıca Gürcü soyadı kullanma uygulaması da yeniden yürürlüğe konulmalıydı. Tüm bunların 1944-1950 yılları arasında yapılması planlanmıştı ama Meskheti Türk ve Müslümanlarının tepkisi üzerine yine proje uygulanamadan geri çekildi.
SSCB Tarafından Meskheti yöresinde ilk nüfus sayımı 1926 yılında yapıldı . Buna göre Akhalkalaki bölgesinde halkın çoğunluğu % 73 ile Ermenilerdi ve yaklaşik % 10 u Gürcüler ve % 8.5 ise Türklerden oluşuyordu. Akhaltsikh yöresindeki durum ise yine her zaman olduğu gibi farklıydı. Türkler savaş ve göçlere rağmen hala çoğunluk etnik guruptu ama sayıları 49,500 ile toplam nüfusun % 51 ine düşmüş buna karşılık az da olsa Ermenilerin 15.000 ve Gürcülerin 24.000 kişi ile sayısı çoğalmıştı. Meskheti topraklarında toplam olarak 328 şehir ve köyde sovyet yönetiminin ilk yıllarında 175,000 insan yaşiyordu. Türk ,Kürt ve Müslümanlar dahil edersek o zaman 60,500 Müslüman Mesketyanın 249 yerleşim biriminde yaşıyor ve genel nüfusun nüfusunun % 34.5 ini oluşturuyorlardı. 189 köyde yaşiyorlardı. Ermeniler 73,000 kişi (veya nüfusun % 42 si) çoğunluktaydılar.Gürcüler ise 32,000 kişi ile (nüfusun % 18 i) azınlıktaydılar. Fakat 1920 lerin sonlarına ve 1930 ların başlarına doğru Türkler ve Müslümanlar üzerlerinde çok daha fazla baskı hissetmeye başladılar. Bu baskı altında yaşamanın sadece başlangıcı idi.Mesket Türklerinin 1928-1937 arasındaki sürede üst düzey eğitimli insanların hemen hepsi Pantürkist suçlamalarıyla tutuklanmışlar ve bunların çoğunluğu da 1937-1938 arası değişik esir kamplarında öldürülmüşlerdir.
1930 lu yılların ortalarında SSCB de yaşayan değişik etnik guruplara yeniden adlandırma yapılması için geniş bir kampanya başladı. Böylece, 1936 yılında Azerbaycanda yaşayan Türklere – Azerbaycanlılar- denmeye başlanıldı. Aynı isim Gürcistanın doğu sınırında yaşayan Türklere de verildi. Onların dili ve kültürü Azerbaycan kültürüne çok yakındı ve bu sebeple kendilerine aynı ad verilmişti. Fakat 1944 yılında tekrar onlara gerçek adları olan Türk denilmeye başlanmıştır.
Mesketyadan Sınır dışı edilme ve Sürgünde Yaşam (1944-1956)
Almanya ile Rusya arasında savaşın başlaması bölgedeki önceleri çok etkilemedi. Yaklaşik 40,000 Türk, Sovyet ordusunda hizmet verdi ve bunların yarısı kadarı o savaşın içinde öldüler. Yüzlerce Mesket Türkü çesitli madalyalarla şereflendirildiler ve bunları 8 tanesi Sovyetler Birliğinin Kahramanı olarak ödüllendirildi. Fakat savaşın tam sonunda kimsenin bilmediği bir sebeple aniden Gürcistan Sovyet hükümeti ,Türk ve Müslümanların Mesketyadan sınır dışı edilmesi konusunu gündeme getirdi. İlk olarak 12 Nisan 1944 tarihinde Gürcistanın İç işleri Bakanı G. Karanadze, SSCB İç işleri Bakanı L. Beriya ya bir mektup yazıp bazı Kürtlerin ve Azerilerin izinsiz olarak bölgelerini terk ederek Tiblise geldiklerini ve böylece şehirde sosyal gerginlik yarattıklarını söylemiştir.Bunun akabinde Stalin emrindeki SSCB yönetimi adeta susarak yapılacaklara onay vermiş ve böylece gerçekte Türk olan 29,505 kişi ile beraber toplam 76,021 kişiyi sınır dışı etmek yönünde dramatik bir karar alınmıştır.Buna ek olarak 8,694 Kürt ve 1,385 Khemshinlinin de sınır dışı edilmesi planlandı ve böylece toplam sürgün sayısı 86,100 e ulaştı.
24 Temmuz 1944 tarihinde L. Beriya bir içinde ,Sovyetler Birliğinin Gürcistan bölümündeki sınırında durumu daha iyileştirmek için, 16,700 Türk, Kürt ve Hemşinli ailelerini Akhaltsikh, Adigen, Aspindza, Akhalkalaki, Bogdanov, bölgelerinden ve Adjariya Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinden sınır dışı etmek gerektiğini bildiren bir yazılı belge ile Staline başvurarak bu konuda Gürcistan Hükümetinden olumlu onay aldığını söylemiştir.
31 Temmuz 1944 de SSCB Devlet savunma Komitesi (DSK) özel bir kararname (No: 6279 ve Çok Gizli başlıklı) Stalin tarafından imzalanmış ve yürürlüğe konmuştur.Bu kararnameye göre , 86,000 Türk-Müslümanın Meskhetiden Kazakistana, Özbekistana ve Kırgızistana sürülmesi isteniyordu. Hükümetin planı 30,000 kişiyi Özbekistana, 40,000 kişiyi Kazakistana ve 16,000 kişiyi de Kırgızistana yerleştirmekti. Sınır dışı edilecek insanların yerine Gürcistanın bazı bölgelerinden, özellikle de Imereti den 7,000 aile (32,000 kişi) getirilecek ve böylece Gürcü nüfus dengelenecekti.
1 Kasım 1994 tarihinde Sovyet ordusu Meskhetinin 5 bölgesini abluka altına aldı. 15 Kasım 1944 sabahı erkenden sıkıyönetim ilan edildikten sonra Türk ve Müslümanların sürgünü resmen başlatıldı.Sürgünü yönlendiren Sovyet komutanları , ikamet yeriniz değiştiriliyor. Hazırlanın. 3 Günlük yiyecek alın. 2 Saat vaktiniz var diyerek insanları topluyorlardı.Somut Belgelerde de belirtildiği gibi, diğer etnik guruplardan kocası olan evli kadınlar sürgüne gönderilmediler.Ayrıca belgelerde o sürgün anında bölgede bulunmayanlar dahi yani savaşta SSCB için Almanlarla savaşta olan bile bölgeye geri geldiklerinde yine de sürüleceklerdi.
28 Kasım 1944 tarihinde L. Beriya, Staline ve diğer yüksek rütbeli hükümet mensuplarına içeriğinde 15 ile 18 Kasım 1944 tarihleri arasında Türklerin ve Kürtlerin Akhaltsikh, Adigen, Aspidza, Akhalkalaki ve Bogdanov bölgelerinden gönderildiklerini ve 25-26 Kasım tarihlerinde de Hemşinlilerin de Adjariya kısımlarından gönderildiklerini belirten resmi bir rapor sunmuştur.BU SÜRGÜN TRAJEDİSİNİN ŞEREFSİZ STALİNİN ORGANİZE ETTİĞİ GÜRCÜ MİLLİYETÇİLİĞİ VE ŞOVENİST OYUNUN ,KÖPEĞİ L.BERİYA TARAFINDAN UYGULANMASINDAN BAŞKASI DEĞİLDİR.
Meskheti den toplam olarak 91,095 kişi sürgüne gönderilmişti .Fakat sürgün operasyonları 1945 de dahi hala devam ediyordu ve bunlar çoğunlukla askerde hizmet görüp yurtlarına dönenleri kapsıyordu. İç işleri Bankanlığının Ekim 1948 tarihinde verdiği bilgiye göre Gürcistandan sürülen insanların sayısı 95,669 a ulaşmıştı.1948 sonbaharından önce sürgünde doğan 2873 çocuk da dahil edilirse sürgün edilen insanların sayısı 95,542 ye ulaşmaktadır. Bunların 15,432 kişisi (sürgün edilenlerin % 16 sı) ya sürgüne giderken yolda ya da sürgünde iken ölmüşlerdir. 2175 kişi değişik etnik guruplara ait oldukları ve yanlışlıkla sürgün edildiklerinden dolayı serbest bırakıldılar. Böylece, 1 Ekim 1948 tarihinde 80,935 kişi sürgün olarak belrlendi. Ölenlerin büyük çogunluğu ilk yıl içerisinde öldüler. SSCB İçişleri Bakanlığı tarafından temin edilen verilere göre 19,047 Türk, Kürt, ve Hemşinli 1 Ocak 1945 ile 31 Aralık 1950 arasında evlerinden uzaklarda öldüler.
Şu anda İçişleri Bakanlığında Gürcü-Müslümanlar ile ilgili hiç bir arşivi yoktur. Mesketi Türkleri hakkındaki bazı yazılarda 15 ile 50 bini ölmüş olarak gösterilmektedir. Ancak ölüm oranı dinamikleri analiz edilirse ,SSCB İçişleri Bakanlığına göre, 1944-1956 yılları arasında 28-30,000 kişi ölmüştür (yaklaşık % 30).
1953 Yılı başlarında, SSCB İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Gürcistandan sürülen 86,663 kişi Orta Asyanın değişik bölgelerinde yaşadılar. Bunlardan 63,823 ü Türk, 8,843 ü Kürt ve 13,997 si Hemşinliydi.Bunların yarısından çoğu (43,600 veya % 51) Özbekistanda yaşadılar, diğerleri ise Kazakistanda idiler 32,400 kişi veya % 37 olarak, ve yaklaşik 10,000 kişi de (% 12) Kırgızistanda iskan edilmişlerdi.
Rehabilitasyon ve Mesketyaya Dönüş Çabaları (1956-1984)
28 Nisan 1956 tarihinde SSCB Konseyinden geçirilen bir karar ile Gürcistanlı Müslümanların SSCB içindeki seyahat ve sersebt dolaşım kısıtlamaları kaldırıldı. Ancak bu insanların maddi durumları iyi değildi ve terk ettikleri evlerine dönme hakları ile mülklerinin kendilerine iadesi kararı çıkmamıştı.1956 yılından itibaren Gürcistanlı Müslümanlar toptan bir maddi durumlarını iyileştirme ve tüm haklarının tanınması ile Mesketyadaki evlerine geri dönebilmeleri için bir kampanya başlattılar. Türkler diğerlerinden daha fazla aktif olduklarından bu hareket Mesketi Türkleri hareketi olarak bilinmeye başlandı.
Mart 1956 da Özbekistanda ilk resmi Türk aktivistler toplantısı yapıldı. Moskovaya bir delegasyon gönderilerek SSCB yetkilileri ile görüşmeleri sağlanmıştır.Fakat bu misyonun herhangi bir pratik sonucu oluşmadı ama kısa sürede Türkler farklı bir imkan elde ettiler. Azerbaycan Başkanı İmam Mustafaev onları Azerbaycana davet etti. 31 Ekim 1957 de SSCB Konseyinin geçirdiği bir karar ile Gürcistandan 1944 yılında sürgün edilen tüm Azerilerin durumları iyileştirilmiş ve bunların Gürcistana geri dönmelerinin hala yasak olmasına rağmen, Azerbaycan da kalmalarına müsaade ediliyordu. SSCB İç işleri Bakanlığına göre, 24,304 Türk kendilerinin Azeri olduklarını söylemiş veya o şekilde kayıt olmuşlardı .Böylece, 1957 yılında, 25-27,00 Türk resmi olarak Azerbaycana Azeri olarak gidebilirlerdi.
İlk olarak küçük bir Türk grubu 24 Haziran 1958 tarihinde Azerbaycana göçtü. Saatli (Saatly) ve Kaçmaz (Khachmaz) bölgelerine yerleştiler. Saatli bölgesinde bir köy kurdular ve 17 Eylül 1958 de köye Mesketyadaki kendi köylerinin adı olan Adiqun ismini verdiler. Gelecekte Türkler tarafından kurulacak tüm köyler Meskhetideki kendi köylerinin isimlerini aldılar. 10 kadar köyün kurulmasına yardım eden Movlud Bayrakdarov Azerbaycanda Türk köylerinin kurulmasında en büyük rolü oynadı. Ondan sonra da SSCB Konseyine delege oldu ve 1966 yılında da Sosyalist İşçilik Kahramanı rütbesini aldı.
1959 yılında, II. Dünya Savaşindan sonraki ilk nüfus sayımı yapıldı ve gene ilk defa olarak Türkler de listeye dahil edildiler .Tüm SSCB deki Türk sayısı 35,000 kişi olarak kaydedildi, Bunların 21,000 i Özbekistanda, yaklaşık 10.000 Türk Kazakistanda yaşıyordu ve diğer 4,000 kişi de Rusyada, Azerbaycanda ve Kırgızistandaydılar.Bu sayılar tam değildir çünkü bir çok Türk kayıtlara Azeri, Özbek, Kazak ve Kırgız olarak kaydedilmiştir.