ANKARA, ANKARA GÜZEL ANKARA!

Demokrasi ve milletin iradesi!                                      

Yargıtay Başsavcısının açtığı kapatma davasını değerlendiren iktidardaki Amupllerin,Başsavcının asıl hedefinin demokrasi ve milletin iradesi olduğunu duyururken, bu girişimle demokrasi ne yazık ki tartışmalı hale gelmiştir diye açıklama yapıyor. Kim yapıyor, Genel Başkan yardımcısı Mir Dengir Fırat.

 

Güler misin ağlar mısın?

Atatürke karşı İngilizler için isyan eden Hainliği Türkiye Cumhuriyeti Yakın Tarihinde tescilli Şeyh Saidin torunu ol ve hakkında bölücülük dosyası ile sen milletvekili ol, sen yargılanma, ama aynı suçtan yargılananlar başkaları kamu hizmetinden yararlanmasın. Partin demokrasi, milli irade arkamda, destek!!!!!!!(O da şaibeli hani kömür ve paket makarna dağıtımı gibi iddialar var ya!) var diye milletin tüm ekonomik,milli varlıkları ve değerlerini yabancılara peşkeş çeksin ve sen ise demokrasiye ve  milli iradeye sığın..Böyle bir demokrasi dünyada nerde var!Söyleyin de oraya gidelim!

Başka ne deniliyor:

Büyük bir ayıpla karşı karşıyayız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Anayasa Mahkemesine yaptığı kapatma başvurusunun hedefi Ampuller değil Türk demokrasisi ve millet iradesidir iddiasda bulunuluyor!!!!!!!!!. Bu girişimle demokrasimiz ne yazık ki bir kez daha tartışmalı hale getirilmiştir deniliyor!!!!!!!!. Anayasamıza göre millet adına yetki kullanan yargı kurumu, bizzat millet iradesinin karşısına çıkarılmak istenmiştir.!!!!!!!!!!!!!

Bunun vebali de varmış!

Türkiye'ye, demokrasimizin bütün kazanımlarına, milletimizin iradesine ve yüksek menfaatlerine, huzur ve istikrarımıza, dünyadaki itibarımıza yapılacak en büyük haksızlık budur deniliyor!!!!!!!!.

Yapmayın ya! Sen tut; ABD nin emrinde Vatanı ve Milletin değerlerine karşı hareket et, Avrupa Birliği-Hiristiyan Haçlılık zihniyeti doğrultusunda istenileni yap ve  sonra da vebalden bahset! Güler misin, ağlar mısın?

Türkiye'yi düşünmek sadece AK Partinin görevi değildir. Bütün kişi ve kurumlar, ülke ve millet menfaatleri doğrultusunda sorumluluk duygusuyla hareket etmek zorundadır. Türkiyenin demokratik görünümünü, ekonomik dengelerini, güven ve istikrar ortamını bozanlar bunun tarih önünde vebalini de taşıyacaklarını bilmelidirler.

Yine diyorlar ki; Taşıdığımız iktidar sorumluluğunun da gereği olarak bugün, aklı selimi muhafaza etmek, huzur ve istikrarımızı korumak, milletimizi sağduyu ve sükunete davet etmek yine bize düşmektedir. Milletimize tam bir kararlılıkla sesleniyoruz. Müsterih olunuz, 22 Temmuzda sandıkta verdiğiniz temsil yetkisine sonuna kadar sahip çıkacağız. Milletimizin uzun yıllar boyunca ağır bedeller ödeyerek elde ettiği demokratik ve ekonomik kazanımların bir kalemde silinip gitmesine hiçbir surette izin vermeyeceğiz diyorlar.

Peki ama; masa başı meçhul bilgisayar oyunları ile nasıl oluyorsa! 1 saat içinde(Yahudi-Siyonist Bilgi işlem Serverlerinin marifeti olsa gerek!) ! yüzde 47 olup olmadığı kuşkulu seçim sonucuna göre istediğini yap, Ali Baba çiftliği gibi ülkeyi yönet, devletin kurumları ile tartışmalı ol, devlet otoritesini ve saygınlığını sars,AB nin tavsiyelir ile Ülkenin kurucu Önderi Atatürkün ilkelerini tasfiyeye kalkış, sonrada demokrasi de demokrasi diye feryat et!

Türkiye'ye haksızlığı kim yapıyor?

Açıklamada deniyor ki; Bu başvuru, AB ile katılım müzakerelerine başlamış, Atatürkün işaret ettiği çağdaşlaşma hedeflerine her gün daha fazla yaklaşan ülkemize ve aziz milletimize üçüncü sınıf bir hukuk anlayışı ve demokrasiyi reva görmektir.

Oysa; sırtlarındaki yüz kızartıcı suçtan dosyaları olan beşinci sınıf insanlar ülkeyi yönetecek, bürokrasiye sabıkalı tipler getirilecek, mecliste hırsızlar, katiller,teröristler,terörist ve narkoterör örgütü mensupları ve akrabaları, kalpazanlar, sahtekarlarr olacakve  bunun da  adı demokrasi olacak, hukuk harekete geçince böyle hukuk olmaz denilecek. Böyle bir mantık nerede görülmüştür.Dünyada başka ülkelerde bu tablo olsa eğer yer yerinden oynar!

Bu tür heveslerden yargı mı, demokrasi mi kim zarar görür acaba!

Bugüne kadar siyaset, hukuku iktidar mücadelesinin aracı haline getirmiştir.Ampullerin başının muhtar bile olamayan hukuksal durumunu değiştirerek Siirt seçimlerini iptal edip milletvekili de yapan hukuktu. O zaman öyle demiyorlardı.

Bunların eski efsanevi(!)liderleri Erbakan; kayıp trilyon davası nedeniyle siyaset yasağına tabi tutulup mallarına haciz konulurken, aynı suçtan sanık Gül ün dokunulmazlık zırhıyla yargılanmaması üstelik cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulması da hukuka göre yapılmamış mıydı?

Demek ki hukuk; herkesin bir gün ihtiyaç duyacağı olgudur.

Unutulmamalıdır ki, demokrasilerde temsil yetkisinin kaynağı millettir ama varolma şartı da hukuktur.

Demokrasi ve hukuk, karşı karşıya getirilemez ve getirilmemelidir. Türkiyeyi, bu çağda böyle bir tartışmanın içine çekenler, çoğunluğa dayalı her türlü hukuk dışılığı alışkanlık haline getirenlerdir.

Ampuller, siyaset kurumunu ve demokrasiyi zaafa uğratmaya dönük her türlü keyfi uygulamanın odağı haline gelmiştir. Milli irade adına siyaset ve demokrasini mücadelesi hukuk yok sayılarak sürdürülemez.

Günün Sözü: İnsanın en zayıf anı, kendini en güçlü hissettiği andır.

 

ANKARADA FIRTINA ÖNCESİ RÜZGAR VAR!                               

Bencil/egosit kişilerin dışında normal insan için yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.

Günü birlik yaşayan, bana ne dünden yarından ben günümü yaşar bugünün olanaklarını kendim yakınlarım için lehe çeviririm diyenler  için söylenecek söz hemen herkesin vardır elbet. Onlara çıkarcı, fırsatçı, kimliksiz deriz. Deriz de yine onlar sahip oldukları yetki, statü ve olanakları sonuna kadar kullanmalarına yeteri tepki vermez sonra da sızlanırız.

Bunların başında siyasi partiler, aydınlar gelir.

Bakın; Dünya bir krize doğru hızla ilerliyor ve 2008 Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla bütün enerjimizi ekonomiye yoğunlaştırmamız gerekmiyor mu? Ancak bir süredir aslında çok daha rahat bir zamanda tartışmamız gereken konuları, gündemin birinci maddesi haline getirdik.

Ayrıca Ekonomiden gelen sinyaller hiç de  olumlu değil. Büyüme hızımız önemli ölçüde yavaşladı, enflasyon nispeten hız kazandı, genel işsizlik oranı artmaya başladı, kamu maliyesinde disiplin zedelendi, cari açık sorunu büyüyerek devam etti. Yaklaşan küresel dalgaya, maalesef bu bilançoyla giriyoruz..

Dünya başkentlerinde; dünyanın ekonomik sorunları ve olası bir küresel dalga tartışılıyor ve sorunlara sahip çıkacak Küresel lider aranıyor. İşadamları küresel ekonomik büyüme önünde toplam dokuz ana tehdidin bulunduğunu vurguluyorlar.

İşadamları, en büyük tehdidin küresel bir ekonomik krizin yönetiminde yeterli işbirliğinin ve liderliğin bulunmaması olduğunu söylerken, diğerlerini şöyle sıralıyorlar. İkinci tehdit, mevcut ekonomik krizin iyi yönetilememesi, üçüncü tehdit, küresel güven kaybının yaşanması, dördüncü tehdit ABD deki durgunluk, beşinci tehdit ciddi bir küresel kredi sorunu, altıncı tehdit durgunluk tehdidine karşı aşırı tepki verilmesi, yedinci tehdit enerji ve emtia fiyatlarındaki yükseliş, sekizinci tehdit korumacılığın artması, dokuzuncu tehdit ise gelir adaletsizliği.

Yöneticilerimiz; ülkemizin gündemini iyi saptaması ve ona göre çözümler üretmesi gerekir. Aksi takdirde oluşacak zararı tüm milletimiz çekecektir. Gündemin doğru ve öncelikli saptaması için de sağlıklı anketlere ihtiyaç vardır.

Ülkenin esas gündemi  ne?                                    

Ülkemizin ana sorunları gündemdeyken bir anda gündem değişti. Oysa halkın gündeminde neler var?

İşsizlik

Geçim sıkıntısı

Yolsuzluk - kapkaç

AB

Enflasyon

Kıbrıs

Irak

Eğitim sorunları

Demokratikleşme - insan hakları

Türban

Siyasi partilerimiz, aydınlarımız, gazetecilerimiz gündeme neyi aldı? Ampuller hakkındaki Hukuk muhtırası olarak görülen kapatma davasını…..

Peki ne söylüyorlar?

Kimi , başta Başbakan olmak üzere -bir ölçüde TBMM Başkanı dahil- AKP liler, dava açan Başsavcıya söylenmedik laf bırakmıyorlar.. Yargıyı düpedüz baskı altına almaya çalışıyorlar.  İfade ettikleri ortak gerekçe, Biz yüzde 46.7 oy aldık. Milli irade bizi iktidar yaptı. Bize karşı dava açmak, milli iradeye karşı dava açmaktır.Kimlerden ve nasıl oy aldıklarını halen açıklayamıyorlar!!!!!!!!!Sokakta sorduğunuz yüz kişinin doksanı ben bu partiye oy vermedim diyor!!!!!!!!!!!

Kimi de; Rejime yönelmiş bir tehdit algılaması karşısında sistem kendini savunmak üzere harekete geçmiştir. İktidar partisine düşen, olayı vakarla karşılamak, adalete güvenmek ve bu suçlamaları hak etmediklerine toplumu inandıracak bir rotaya girmektir.

Seçimi yüzde 46,7 oyla kazanmış olmak yani milli iradenin bir partiyi yönetime getirmiş olması o partiye her istediğini söyleme ve yapma hakkını verir mi? diyor.

Yani Ankarada fırtına öncesi rüzgar var!

Bu rüzgar önümüzdeki günlerde farklı yönlerden esen kuvvetli lodoslara yol açacağı, kasırgaya dönüşeceğine dair işaretler var.

Bu köşede zaman zaman yaptığımız uyarılarda bulunduğumuzu okuyucularım çok iyi bilir.

Herkesin kendini şimdiden fırtınalara ve kasırgalara hatta tsunamilere hazırlaması gerekir.

Benden söylemesi….

Bizi izlemeye devam edin.

 

Günün Sözü: Herkes üzerine düşen görevi yaparsa sorunlar sorun olmaktan çıkar.

 

N.A.

KÖKTÜRKLER