ANTİTÜRK NİTELİKLİ SEVR KOKAN!

KÜRT-ERMENİ AÇILIMI!

Malum Partinin yöneticileri kaş yapıyorum derken göz çıkarıyor. Battıkça batıyorlar. Tam bir panik havası var. Ülkeyi yönetecek bir şeyi kalmayan Malum Parti, toplumun ve devletin DNA’ları ile oynuyor. Ekonomiyi boş vermişler. Çünkü satılmadık, devredilmedik bir şey bırakmadılar. Yabancılar, güle oynaya devasa kuruluşları, ele geçirdiler. Telekomünikasyon, iletişim, telefon ağı, turistik oteller, bankalar, sigorta şirketleri, limanlar, madenler, fabrikalar ne varsa yabancılarda!

Yabancılara karşı kedi görüntülü Malum Partililer, Türkiye’nin muhalefetine karşı kükrüyor.. Hem de ne kükreme! Ağızlarda köpükler saçılıyor, hiddet, kin, öfke, ne ararsanız var.. Foyaları meydana çıkanların faveranı ile gerçekleri dile getiren herkese saldırıyorlar..

Bu satırların yazarı yeniçağ gazetesinde Türk Devleti’nin DNA’ları ile oynanıyor  başlıklı iki günlük röportajında; Kürt açılımı girişiminin; kapsamlı bir şekilde ABD-İngiltere İsrail projesi olduğunu açıklamıştı. Sonra; muhalefet liderler ve sözcüleri de ABD projesi diye aynı açıklamayı yaptılar.

 

Açıklamalar ise devam ediyor!

“Erciyes’te uluyorsun Ankara’da da uluyacaksın” diyen Malum Partiye ye MHP “it ürür kervan yürür” diye cevap veriyor.

CHP ise “Kürt açılımı diyenler ülkeyi bölmenin eşiğine getirdiler. Yugoslavya ve Irak gibi paramparça oluruz. Kendinize gelin” diye uyarıyor.

Malum Parti genel başkanı; ABD’ce hazırlandığı iddialarına” bunu söyleyenler dediklerini ispat edemezse müfteridir, alçaktır” diye tepki gösteriyor.

Aslında; RTE’nin dış telkinlerle hareket edildiği iddialarına verdiği tepki, gerçeklerin ortaya çıkmasından kaynaklanıyor.

Peki ama ya gerçekler neyi gösteriyor acaba!

Bakın; David L. Phliphs adında Amerikalı  diyor ki;

“ABD Dış politika Ulusal komitesi (NCAFP) tarafından yayınlanan “PKK’yı silahsızlandırma” raporu ile ABD Atlantik Konseyi(ACUS) tarafından yayınlanan “ Türklerle Irak Kürtleri arsında Güven inşa raporunu” üç ay önce Haziran 2009) da ben hazırladım.” diyor.

 

Malum Parti  ne diyecek bu durumda?

ABD Dışişleri ve BM genel sekreterliği eski üst düzey danışmanlarından, Amerikan Atlantic Council araştırmacısı David Phillips'in aynı zamanda Amerikan hükümetinin desteği ile kurulan Türk-Ermeni Uzlaştırma Komisyonu'nun başkanı.

Bu komisyonun hazırladığı yol haritası Türk ve Ermeni hükümetlerine verilmiş ancak içeriği kamuoyuna açıklanmamıştı.

Anlaşılacağı üzere, Kürt açılımı konusunda iki ayrı rapor yazan araştırmacı David Phillips, Ermeni açılımı raporunu da hazırlamış! Yani "Bir eli Kürt, bir eli Ermeni sorunu içinde".

Yani önümüzdeki günlerde bu kez Ermeni Açılımı Projesi ortaya konulacak..Kürt ve Ermeni Açılım Projeleri, ortak bir projenin iki ayağı.

Bazı Ermeni kaynakların yol haritasında, Türkiye'nin Ermenistan sınırını ön koşulsuz açması yer alıyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'deki ziyareti sırasında da benzer bir mesaj vermişti.

Gerek hükümetin son açılımı gerek Ermenistan konusundaki girişimlerinin yabancı kaynakların telkinlerinden esinlendiği yolundaki izlenimler, bu bilgiler doğruluyor..

ABD büyükelçisi liderler görüşmesi yapmış güneydoğuda konsolosla birlikte sivil toplum örgütleri ile sık sık biraya gelmiş ve düşüncelerini açıklamıştı. Her şey ortada değil mi?

Ülkeyi yönetenlerin, İslamcı örtü kaldırıldığında hangi etnik kimliğe mensup oldukları açıkça görülecektir. İslami örtü, etnik aidiyeti örtüyor..

Damarlardaki kan, beyinlerde örtülü geleneksel kin ve nefret, Türk Milleti’ne zehir olarak akıyor.. Ama halk yığınları hala bunları İslamcı kimlikleri ile algılıyor destekliyor. Ne diyelim ki1

Olan bitenleri izleyelim ve görelim..

Günün Sözü: Okumazsan, araştırmazsan, sana anlatılanları doğru kabul eder, köleleşirsin.

Demokratik Açılım Projesi

Açılım diye başladı ya, her kafadan bir ses. Taraflar var güçleriyle karşıdakine yükleniyor. Ölçü tanımadan, ağza gelen söyleniyor. Siyasetçisi, gazetecisi, akademisyeni konuşuyor.

Genelkurmay’da beklenen açıklamayı yaptı. Mesaj demokratik bir ordu açıklamasıdır!

Bakın; Demokrasi, özgürlükleri içerir ama sadece özgürlükler demeti değildir.

Demokrasi, özgürlükler ve sorumluluklar toplamıdır.

Dolayısıyla demokrasilerde Ben her istediğimi yaparım diyemezsiniz. Derseniz, demokrat olamazsınız.

Çünkü gerçek bir demokraside bir şeyi yaparken, başkaları üzerindeki etkilerini de düşünmek, dahası başkalarının haklarını da hesaba katmak zorundasınız.

Eğer başkalarının görüşlerine, söylediklerine saygı duymazsınız, demokrasiyi yeteri kadar kavrayamamışsınız demektir.

Ama demokraside, her şeyi kabul etme, benimseme zorunluluğu da yoktur. Demokraside, kabul etmediğiniz, benimsemediğiniz görüşlere saygılı olmanız yeterlidir.

Bu bağlamda saygılı olmakla, kabul etmeyi birbirine karıştırmamak gerekir. Bu çerçeveden baktığımızda bizde birçok kişinin demokrasi anlayışının yeterli olmadığını görürüz.

Çünkü demokrasi anlayışında her şey birbirine karıştırılıyor. Bunun sonucu olarak da herkes sadece kendine demokrat oluyor.

Çünkü bizde daha henüz bir demokrasi kültürü oluşmamıştır. Biz, daha demokrasicilik oyunu oynama sürecini yaşıyoruz.

Onun içindir ki, ülkemizin yöneticileri, demokratik açılım iddiasıyla yola çıktıklarında dahi anti-demokratik tutum sergilemekte bir beis görmüyorlar.

Bunu en çok da bulgurunu, yağını beleşinden alıp, miskin, tembel yaşayanın oyuyla iktidara gelenler yapıyor. Zira onlar hep bağırıyor! Bağırıyor çağırıyor ve hep öfke soluyor!

Gerçi, yeri geldiğinde bağırma özgürlüğünüzü de kullanırsınız. Ama hep bağırarak demokrat olamazsınız. Çünkü bağırarak uzlaşamazsınız.

Oysa uzlaşı, demokrasinin en önemli dinamiğidir, sigortasıdır. Uzlaşmanın olmadığı bir yerde ciddi anlamda bir demokrasiden söz edilemez.

Gerçi her konuda, örneğin rutin işlerde uzlaşma aramak zorunda değilsiniz. Fakat sosyolojik açıdan öyle önemli konular vardır ki, mutlaka uzlaşıyı gerektirir. Uzlaşı, o zaman, yaşamsal derecede önemlidir. Böyle zamanlarda uzlaşı aramazsınız, demokrasinin güvenli geleceğini bile riske sokabilirsiniz.

Uzlaşma denilen şey de sadece karşılıklı görüşmek demek değildir. Uzlaşmanın bir usulü, adabı vardır. Uzlaşıdan söz ederken, muhalefete, "Uzlaşı deyip duruyordunuz. Hani nerdesiniz" diye bağırıp meydan okuyamazsınız.

Meydan okursanız, karşınızdakilerin tahammül sınırlarını zorlamış, hatta tüketmiş olursunuz.

Uzlaşma yolunu açmanız gerekir.

İktidarın ve muhalefetin önde gelenleri, kendi aralarında görüş alış verişinde bulunurlar. Bunu yaparken de kamuoyu önünde birbirlerine karşı kırıcı bir üslup kullanmazlar.

Tarafların hepsi benimserse uzlaşma da sağlanmış demektir. Bu uzlaşıyı açıklamak da liderlere düşer.

Uluslar arasındaki anlaşmalar da genellikle öyle yapılır.

Ama birileri ortaya çıkıp, bir yandan uzlaşıdan dem vururken, bir yandan da bağırıp çağırarak, "Ben bu işin kavgasını veriyorum" derseniz, kimseyle uzlaşamazsınız.

Çünkü o zaman kimseyi inandıramazsınız.

O zaman size haklı olarak sorarlar: Kiminle kavga ediyorsunuz, kiminle uzlaşı arıyorsunuz? Devletle mi kavga ediyorsunuz, muhalefetle mi? Yoksa kendi kendinizle mi?

Sizin amacınız nedir? Üzüm yemek midir, bağcıyı dövmek midir? Demokrasilerde efelenmek olmaz! Çünkü demokrasi, kabadayı rejimi değildir!                                 

Günün Sözü: Karşıdakini dinlemeye tahammül edemeyenin, samimi ve içten olduğundan bahsedilemez..

Açılım eş başkan’ın kabul ettği haritaya göre yürütülüyor!                                                  

Herkes açılım konusunda konuşuyor, yorum yapıyor. Ama bu duruma nasıl gelindiğine ilişkin geçmişte dile getirilen ancak unutturulan gerçekler var. Şimdi bu gerçeklerle Türkiye karşıkarşıya!

Harita; insanoğlunun bulunduğu ve bulunamadığı yerlere ilişkin kalıcı belirleyici belgelerdir. Siyasi, ekonomik, kültürel, dini coğrayaya kadar hemen her alanda haritalar yapılmıştır. Uzay teknolojisi ile hata payı düşük haritalar vardır. Dünya coğrafyasına ilişkin, en eski, doğruya yakın bilgiler içeren harita, ünlü Türk denizcisi Piri Res haritasıdır.

Devletler; egemenlik alanlarını haritalarda belirler. Ele geçirmek istenilen yerler haritalarda tasarlanır ve uygulanabilirliği üzerine kafalar çalışır ve sonunda kararlar verilir. Haritada belirlenen hedeflere göre harekete geçilir.Girit, Rodos, Balkanlar, Kuzey Afrika, Mısır, Arabistan, Suriye ve Irak hepsi 15 yıl içinde kaybedildi. Diğer yerlere ilişkin hak talebinde bulunmamak kaydıyla Lozan’da Anadolu’ya razı edildik. Mısır, Arabistan ve Irak’ta askeri olarak yenilmediğimiz halde  çekildik.

Osmanlı hinderlandındaki bölge haritası İngiliz ve Fransızlarca çizildi ve bu sınırlar bugüne kadar geldi. Şimdi ise Atlantik gücü ABD, bu sınırları kendine gore değiştirmek amacıyla büyük ortadoğu projesi hazırladı. Bölgenin liderleri de eş başkanlığı kabul etti. RTE’de eş başknalardan biri. Bu proje, bir haritada somutlaştırılmıştır.

İşte! ABD’nin stratejik havuzlarında şekillendirilen bu harita, aralıklı olarak gündeme getirilmektedir.

Amerikalı emekli Albay Ralp Peters'in, Ortadoğu'nun sınırlarını din, mezhep ve etnik köken kriterlerine göre yeniden çizdiği ünlü haritası bu kez Atina'da Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı'nın seminenerinde, masaya serildi.  Yunanistan, NATO bünyesinde müttefikimiz. NATO'nun asli görevi ise üyelerinin toprak bütünlüğünü korumak. Ama Türkiye’nin bölünmüş haritasını doğal kabul ediyor.

Yunan yetkilileri tepki üzerine "bizi bağlamaz." dediler. Geçen yıl Roma'daki NATO Savunma Koleji'nin bir toplantısında Amerikalı yetkilileri de aynısını söylemişti.

İki yıldır askeri ve stratejik gelişmelerin tartışıldığı toplantılarda bu haritanın boy göstermesi ne “yanlışlıkla" oluyor, ne de yetkililerin "bilgisi dışında." oluyor Tam tersine harita titiz çalışma ürünüdür. Ve ABD'nin "Yeni Dünya Düzeni" projesinin can alıcı bölümüdür.

Peters konuyu ilk kez 1999 yılında gündeme getirdi. NATO'nun iki komutanlığından biri olan Atlantik Müttefik Yüksek Komutanlığı (diğeri Avrupa Müttefik Yüksek Komutanlığı) geleneksel "Open Road" (Açık Yol) konferansını 1999'da, 25-27 Ekim tarihlerinde Norfolk'ta düzenledi. Konu: "Asimetrik meydan okumalar."dı. Toplantıda  Albay Ralph Peters bir sunumunda der ki; "Dünyaya yasa otoritesini yerleştirmek, barış ve huzura kavuşturmak için tek çözüm yolu var: Bazı kötü sınırları değiştirmek. Özellikle Ortadoğu'da."

Öneri üzerinde daha sonra. ABD Savunma Bakanlığı desteğindeki düşünce merkezlerinde "Mutfak çalışması" başlatıldı.

Peters'in önerisinin tartışmaya açılması görevini de Almanlar'ın "Bertelsmann Vakfı" üstlendi. Vakıf, "Kronberg tartışmaları" adlı geleneksel toplantısını 2002 ve 2003'de bu konuya ayırdı. İki toplantıda da Ortadoğu'da istikrarı sağlamak için sınırların yeniden çizilmesinde geniş mutabakat sağlandı. Türkiye’nin yeni başbakanı da eş başkanlığı kabul etti. Böylece Ortadoğu haritasını tümüyle değiştirme konusunda Atlantik'in iki yakasının görüşleri birleşti.

Peters; haritayı Haziran ayında (2006) ABD'nin "Silahlı Kuvvetler Dergisi"nde dünyaya takdim etti. Hemen ertesi ay ABD Savaş Akademisi'nin onayıyla Roma'daki NATO Savunma Koleji'nde "Ortadoğu'daki gelişmeler" konulu brifingde masaya getirildi. .

Şimdi haritadaki yeni bölgeler oluşuyor. Bölge dinamiklerini tetikleyecek olan etnik ve mezhep ayrışmasının kesinleşmesi planı adım adım uygulanıyor. ABD’ Bush muhalifleri de haritaya sahiplenmeye başladı. Demokrat Partili Senatör Joseph Biden'in önerdiği plana Hillary Clinton, Brookings Enstitüsü ile John Hopkins Üniversitesi de katıldı.

BM Sözleşmesi'nde devletlerin toprak bütünlüğü ve sınırların değişmezliği güvencesi var. ABD ve diğer 4 büyük, işte bu BM sözleşmesine aykırı hareket edenleri cezalandırıyor, ambargolar uyguluyor. Ya kendileri ihlal ediyorsa? Bakın! BM'nin kurucularından olan Yugoslavya'ya ne oldu?  BM üyesi Afganistan ve Irak hangi kararla, BM sözleşmesinin hangi hükmü gereğince işgal edildi?

Akif  “İnsan geçmişten ibret alırmış, ne masal şey../Beş bin yıllık kıssa yarın hisse mi verdi?/ Tarih, ezeli bir tekerrürdür diyorlar/İbret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? derken haksız mıydı?

Günün Sözü: Haritalar  uygulanmak üzere hazırlanır. Hazırlayanlar netice alır. Diğerlerine bakmak kalır.

 

N.A.

KÖKTÜRKLER