ARAPÇI -SÜNNİ MİLLİYETÇİ DİKTATORYASI MI!

POSTMODERN DİKTATÖRLÜK MÜ?

YOKSA ARAP MİLLİYETÇİLERİNİN TÜRK MİLLİYETÇİLERİ İLE ÇATIŞMASI MIDIR?

KAHRAMANLIK VE DEVLET ADAMLIĞI ARASINDAKİ FARK!

Herkes kahramanlık peşinde. Kahraman! Vay beee. Kahramanlık ne de ucuzmuş böyle!Alman savcılığının Deniz Feneri davası soruşturması başlatmasının akabinde futboldaki şikayetleri de soruşturması ile Türkiye’deki savcılar ve Alman savcılar, Türk adaleti ve Alman adaleti kavramı bir kez daha gündeme  geldi. Oysa; bakın Türkiye de Deniz Feneri davası Türkiye sanıklarına,AKP’lilerin Davos kahramanı izin vermedi. Türk savcıları neyle uğraşıyor? Abdullah Gül şüpheli, yargılanmalı diyen Sincan ağır ceza hakim hakkında dava açıyor. Erzincan başsavcısı hakkında dava açıyor. Terörist başına sayın dediği için mahkum eden hakime soruşturma açıyor. Yargıtayı, hakim ve savcıları adalet bakanlığı dinliyor, savcı savcıyı dinliyor.Şimdi bu durumda kahraman sözcüğünü kime neden ve niçin vereceğiz?Gerçek Kahramanlar, halen Güneydoğuda dağlarda çarpışanlardır. Maden ocaklarında çalışanlardır. Gece sokak temizleyen, nöbet bekleyen güvenlik görevlileridir. Ocak 2004 'de kahramana, İsrail'e hizmetlerinden dolayı, Amerikan Musevi Komitesi ADL tarafından Cesaret Ödülü verildi... Bu ödülü alan Yahudi olmayan ilk ve tek kişi o.. Yani Yahudilerin Kahramanı olarak ödül almıştı. Diğeri İngiltere’den, sömürge valilerine, İngiliz kraliyet çıkarlarını koruyan şovelyelere verilen ödülü almıştı. O da İngilizlerin kahramanı!Evet sevgili vatandaş söyler misin, sen o zaman neredeydin? ABD'li askerler tarafından, aynen Filistin gibi Müslüman halkı olan Irak işgal edildiğinde, neredeydin? Irak'da 1.5 milyon insan öldürüldü! neredeydin?İki milyon Irak'la evlerini, yurtlarını, vatanlarını terk ederek can pazarından kaçtılar.  neredeydin?Yüzbinlerce Irak 'lı kadın, Suriye'de, Lübnan'da, Ürdün'de genelevlere satıldılar !Erkeksiz, sahipsiz, kocasız kalmış zavallı kadınlar ! Neredeydin?Camide ibadet edenleri kuşuna dizerlerken, Abu gureyp hapishanesinde akıl almaz işkenceler yapılırken, neredeydin?Amerika'lı askerler, küçük kızlara, analarına, hem de yol ortasında 8-10 kişi tecavüz ederlerken, bir de bu adiliklerini kameraya alırlarken,neredeydin?Onlar Müslüman değiller miydi?Hatırlatayım; O Kahraman, Irak'ı işgal eden ABD ve İngiltere'nin yanında idi! Ölen milyonlarca Müslüman Irak'la için dua etmeyen kişi, duasını ise Newyork Times’a yazdığı yazı ile Amerikan askerlerinin başarısı için göndermişti!Filistin’e gösterdiği duyarlılığı, Afganistan ve Irak için neden göstermiyorlardı?Ne sen vardın ortada, ne de O kahraman! O, Bush ile el ele idi!Yine unutmayalım ki; BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi, Hani, Ortadoğu ve Orta Asya'da 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek olan Amerikan projesi hala yürü lükte!O, Kahraman sandığın, eşgüdüm başkanı idi bu projenin. Kendisi söylemişti!

Hani Irak Süleymaniye'de, Türk askerinin karargahına her zamanki gibi görüşmeye gelen ABD askerleri, tuzakla askerimizi tutuklayıp, başlarına çuval geçirdiklerinde, Nerede idin?

Bu kez, Ankara’da özel kuvvetlerine baskın yaparlarken nerdesin?

Hatırla; Amerika'ya Nota verilmeyecek mi diye soranlara ne demişti? Siz notayı, müzik notası mi sanıyorsunuz ? Ve O kahraman Amerika'ya tek laf edemedi!  Nota da veremedi...O zaman neredeydin sen?

Ya şimdi PKK liderleri yerine geçmiş, onların yıllardır başaramadığını yapıyor. Kahraman Türk komutanlarına ve askerlerine terörist damgası vurarak intiharlara yol açıyor.

Tabii O zamanlarda sen de ortalarda yoktun! Şehitlerimize kelle dediği zamanları unutma. Vatandaşa ananı al da git dediğini hatırla!

Ülkenin varolan bütün stratejik kuruluşlarını yabancıklara devrederken de yoktun.

İşte böyle. Kahraman nedir ne değildir düşün. Yanlış ayak izlerinin peşinden gidiyorsun.

Gözünü aç. Aklını devşir. Aklını, gözünü, bilincini örtüyorlar. Uyan!

Günün Sözü: Gerçek kahramanları ararsan, gözündeki perdeyi kaldır, aklını kullan, görürsün.

Şimdi Soytarıların kahraman olduğu bir Ülke göndemine bir bakalım!

Düşük Yoğunlukla iç savaş mı yaşanıyor? Yani; Postmodern iç savaş mı sürüyor. Birçok kişi zamanın değiştiğini bu çağda bu düşünce bu yöntem olur mu diye konuşuyor, yazıyor.Oysa; tarih şunu gösteriyor ki: İnsanoğlunun özellikleri nedeniyle yaşananlar aslında birbirinin tekrarı. Belki yaşamını kolaylaştıran bir çok teknolojik araç ve gerece sahip olmuştur ama insani özelliklerde değişme yoktur olmamıştır. Duygu düşünce bakış, yorum kişilik eğilimler aynıdır. Olan dış etkinin etki derecesi ve kullanılan materyaller açısından . Bakın; aynı anda hem mazlum, hem de dik duran kahraman görüntüsü vermeyi becerenler tarihte de olmuştur. Bugün de görülen aynı.. Binlerce kişinin telefonunun dinlendiği bir ülkenin Başbakan’ı, ama bütün bu olup bitenler kendisinin dışındaymış gibi, benim telefonumu da dinliyorlar diyebiliyor. Gazeteciyle konuşan bakan, Telefonunuzun pilini çıkarın dinleniyor olabiliriz diyor. Geçmişte zalim diktatörlülerin yönetimi için kullanılan, çağdaş dünyada ise psikolojik savaş tekniklerinin yüksek teknoloji ürünü araçlarla gerçekleştirilen korku imparatorluğu! Korku toplumunda herkese korkudan bir pay düşer. Teknolojik gelişmelerin ulaştığı aşama, dünyadaki telefonların hepsinin dinlenmesini mümkün kılıyor. Ve bu çapta dinlemeyi eski usul diktatörlüklerden çok ABD gibi demokratik ülkelerin yaptığını görüyoruz.

En demokratik ülkelerde bile vatandaşlar için bilgisayarlarda açılmış dosyalar var. Vatandaşlar postmodern usullerle fişleniyor. Uzaydaki duyarlı kameralar yerde olup bitenleri yakından izliyor. Sokaklara ve kamusal mekânlara yerleştirilmiş kameralar insanların adım adım peşinde. Sokak kameralarının en çok olduğu ülke, demokratik İngiltere’dir! Teknolojik gelişme ile devletler vatandaşının nefes alışını bile izleme yeteneğine kavuştu. Telekulağı ve telegözüyle devletin elinde toplanan olağanüstü denetim gücü, yeni tür postmodern diktatörlüklere yol açabilir. En azından bu olasılık ve potansiyel var.Ülkedeki sorun, açık ve seçik olarak AKP’nin iktidarını pekiştirme çabalarını asimetrik psikolojik savaş yöntemlerini tümüyle ABD ve AB ile birlikte yürütmesidir. AKP’nin çıkarcı ideolojisini, post modern bir ideoloji olarak tanımlamak gerekir.Bugün toplumumuz hem Islamcı görünüm altında çıkarcı-talancı hem de post-modern bir diktatoryada. Bu duruma modern bir terminolojiyle yani bilgisayar diliyle isim de takılmış bulunuyor, "İslamism 2.0". Islamism 1.0 Ussame tipi İslamcılık yani radikal, sulhcu yöntemleri reddeden, cihadismi savunanlardan oluşuyor . (2.0) versiyonu ise demokratik yöntemlerle iktidara gelip şeriat'ı oturtma yöntemini tercih edenler ya da savunanlardan oluşuyor. Bu tiplemeler; Daniel Pipes'in tiplemeleri ve Jerusalm Post'da yayınlanan "Islamism 2.0-an even greater threat" başlıklı makalesinde de ayrıntılar anlatılıyor. Bugün için "Islamism-İslamcilik) en iyi tanıyan bu Yahudi araştırmacı-gazeteci bu gerçeği artık Dünya kamuoyuna sunmuş bulunuyor. O zaman sorun demokrasiyi korumaktan ziyade ne istiyoruza dönüşüyor. Çünkü çbu iktidarın demokrasi anlayışı da bildiğimiz evrensel demokrasi anlayışı değil ! Şu andaki Türkiye resmi evet post-modern, yani Hitler, Mussolini, Franco, Stalin dönemini hiç aratmıyor aslında. Sadece dinleme araçları ve operasyon şekillleri modern usuller ise doğru post-modern !. AKP; Medyayı, iş dünyasını yargıyı hizaya getirmek derken derken, psikolojik savaş'ı da  operasyonlarla sürdürüyor.. Modern dünya'nın post-modern partisi ve yöneticileri ile ortak dokuları, ortak değerleri alt-üst olan toplum ise, endişe ve kaygı içindedir. Endişeler ise; beklenmedik anda beklenmedik şekilde giderilme olanağına kavuşabilir.Türkiye’de yaşanan bu genel gidişin bize yansıyışıdır. Bazıları demokrasi kazanacaksa, diyor oysa biz de diyoruz ki insan kazanacaksa! İnsan kazanmayacaksa demokrasi olsa ne olur olmasa ne olur. Evet bu eğilime karşı çıkmamız şarttır. Geçmişte yapılan fişlemeler bugün karşıt güçlerce yürütülüyor. Biz o zaman da karşı çıkmıştık, bugün de karşı çıkıyoruz.. İnsanların birbirine kuşku ile baktığı, kurumların birbirleriyle mücadele içinde olduğu, kurumların kendi içinde ikiye ayrıldığı, birbirini dinleyip takip ettiği, benden yana ya da karşıtsın denilen Bush doktrini, Türkiye’de uygulanırken, ne diyeceğiz? Demokrasi mi var yoksa diktatörlüğün posmoderni mi yaşanıyor? En iyisi siz karar verin olmaz mı? Günün Sözü: Yaşamın hep aynı süreceğini düşünen aldanır. Felaket öncesi ders almak gerekir!                                              

Çünkü;Büyük Türk Milleti’ni ayrıştırarak küçültmek ve Türk Devleti’ni yıkmak, için yüzlerce proje hazırladılar uygulamaya koydular..Ne yazık ki bazılarını para, servet ve şöhret sarhoşu yaparak elde ettiler. İşbirlikçilikte enteli, döneği, liboşları, sosyal demokratları yaya bırakan tarikatçı cemaatçilerle projelerini uygulamaya koydular. Nereye gidiyoruz diye soranlar artıyor. . Türk Milleti tuzaklara karşı hep duyarlı oldu

En iyisi ders almayanlara hikaye anlatalım. Endişelere daha iyi gelir sanırım.

Hikâye; Kavak Ağacı ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?-On yılda, demiş kavak.-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!-Doğru, demiş kavak. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:-Neler oluyor bana ağaç?-Ölüyorsun, demiş kavak.-Niçin?-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir.  Her işte alın teri ve emek şarttır.  

Hikâye; En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,-Neden olmasın, dedi çiftçi. Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.

Hikâye; Geleceğini biliyordum…

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, -Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma. Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.-Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi…-Nasıl değdi? Bu

adam ölmüş görmüyor musun?-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:-Geleceğini  biliyordum… Geleceğini biliyordum…

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.

'Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir. Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır. Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.'Afrika Atasözü

Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın anlamlı olmasını sağlar. Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya.

Unutmayın hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir.. Hep sevgiyle kalın…

Günün Sözü: Ders almasını bilmeyen felakete uğraması kaçınılmazdır.

 

N.A.

KÖKTÜRKLER