DEMOKRASİNİN EDEBİYATINI YAPMAYALIM!

Süheyla Kebapçıoğlu AKSAY

Eğitimci-Arş.Yazar

Türkiye de demokrasinin olmadığı, sık sık gündeme gelmektedir. Demokrasimizin derecesi ve dozu zaman zaman da bazı batılı Ülkeler tarafından izlenmekte, gözlenmektedir. Oysa Ülkemizde Demokrasi vardır… Özgürlük vardır. Demokrasinin kuralları yeterince işlemiyorsa bunun sebebi sevgisizlik ve hoşgörüsüzlüktür. Belki de en güçlü sebebi bunlardır. Zira sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük saygısızlığı da beraberinde getirmektedir.

Kendilerini en demokrat gösterenler, en çok demokrasi çığırtkanlığı yapanlar bizzat demokrasinin kurallarını işletmeyenlerdir…. Kendi savundukları fikirlere ve düşüncelere katılmayanlara karşı hoşgörüsüz olmak toplum barışını ve demokrasiyi zedelemektedir. Özellikle bu tür davranışların; milleti bilgilendirmek ve doğru yönlendirmek sorumluluğunu taşıyan bazı medya mensupları tarafından yapılması düşündürücü ve üzücüdür. Hissi yakınlaşmalarla hem yargıç hem savcı gibi davranmak bu yanlışlığın önemli bir aksiyonudur. Ön yargılı olmanın neticesidir. Değişik düşüncelere tahammülsüzlüktür.

Bir toplumda binlerce kişi vardır. Demokrasi bu insanların hepsini bir arada birbirleri ile barış içerisinde yaşamasının vesilesi olmalıdır. Herkes aynı düşünemez. Aynı şeyleri sevmek zorunda değildir. Ama insan olarak bu farklılıklarımızla birbirlerimize saygılı ve tahammüllü olmak mecburiyetindeyiz. Başkalarına saygısız ve hoşgörüsüzlüğü alışkanlık haline getirenler, bunu en doğal hakları gibi görenler aslında kendi kendilerine de saygısız insanlardır.Bu saygısızlıklarını başkalarına karşı da gösterirler. Bundan dolayıdır ki eksiğimiz demokrasimizde değil davranışlarımızdadır. Tahammülsüzlük giderek yaygınlaşmakta etki alanını genişletmektedir. Bu ise tehlikeli gelişmelere kapı açabilir. Gençlere yansıdığında daha da tehlikeli boyutlara ulaşacaktır. O kadar nezaketsiz, o kadar tahammülsüz olduk ki; sanki doğalmış gibi kanıksadık…. Yirmi yıl önce dehşet içerisinde izleyeceğimiz olayları kanıksadık….alıştık.

Alıştık artık intiharlara, aile cinayetlerine.

Devleti soyanların soydukları ile kalmalarına alıştık.

Hükümetleri destekleyen rantiyecilere, borsacılara göre vergi yasaları yapılmasına alıştık.Milletle dalga geçer gibi konuşan, yalan vaadlerde bulunan siyasilere alıştık.

Ayakların baş, başların ayak olmasına alıştık.

En kutsal değerimiz dinimizin istismar edilmesine din tacirlerinin iman ve amellerimize zarar vermelerine alıştık.

Milletimize, bayrağımıza dil uzatanlara alıştık.

Dün el pençe durdukları bir numaralı insanlarla,aynı kişilerin alay etmesi, nezaketsiz yakıştırmalar yapmasına bile alıştık… Yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş emekli bürokratlara her gün nezaket dışı espriler yapılması, alay edilmesi saygısızlığın artmasına da alıştık. Yasalarımızın bir defa değil devamlı delinmesine alıştık. Ve üstelik de Müslüman bir Ülkede, Müslüman olduğunu söyleyen insanların demokrasi adına baş örtüsü ile uğraşmalarına alıştık.

Üstelik insan hakları savunucularının bunu yapması ise çifte standarttır. Hoşgörüsüzlüğün fanatizme dönüşmesidir.

Artık demokrasi adına edebiyat yapmayı bırakalım. Gerçekten demokratik olmayı hep birlikten deneyelim. En azından bu yolda adım atalım. Ama bize dayatılan Vatanın bütünlüğünü, üniter yapımızı ve Milletin birliğini, dirliğini bozan demokrasi için değil, üniter yapıyı değiştirmeyen Atatürk ilke ve inkılaplarını kaybetmeyen, Milleti etnik ayrımcılıkla bölmeyen, insanımıza insan gibi yaşama hakkı veren, demokrasi için adım atmalıyız. Birileri demokrasiyi savunurken bu devlete bağlı gerçek milliyetçilerin demokratik hakları kaybolacaksa o demokrasi bize göre değildir.

Hele hele! bu demokrasi; Bölücülük T.B.M Meclisinde gurupla çöreklenip, Türk Milletiyle alay edecekse, böyle demokrasiyi de Türk Milleti adına istemiyorum!

 

Süheyla Kebabcıoğlu AKSAY

KÖKTÜRKLER